Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/4690 E. 2014/21084 K. 11.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4690
KARAR NO : 2014/21084
KARAR TARİHİ : 11.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/113408
MAHKEMESİ : Üsküdar 3. (İstanbul Anadolu 9.) Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01/12/2010
NUMARASI : 2010/220 (E) ve 2010/388 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs, özel belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde,dolandırıcılık suçunun, Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir.Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın,sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa,dolandırıcılıktan bahsedilemez,şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır.Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır.Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Mavi Ay…Ltd ticari ünvanlı şirketi, şirket kaşesi üzerine atacağı imza ile münferiden temsil ve ilzama yetkili müdürü olan sanığın, …Otomotiv…Ltd ünvanlı şirketten temsilcisi olduğu şirket namına alacağı (aldığı) otomobil için … Tüketici Finansmanı A.Ş.’nin Tüketici Kredisi tahsisini sağlamak için 12.08.2008 tarih ve 7..4 no’lu sözleşmede eski ortak katılan Selçuk’u müteselsil kefil olarak gösterilmesini sağlayıp, yerine imza atarak kredi kullanımı ile aracı alması (sonradan aynı tarih ve no’lu ikame sözleşmenin kredi dosyasına intikal ettirilmesi) eylemlerinin “nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs”; “özel belgede sahtecilik” suçlarını oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
Sanığın aşamalardaki değişmez anlatımlarında genel olarak “…eski ortağı katılanla evvelden … Otomotiv’den krediyle araç alma isteklerinin olduğunu, bu amaçla bir kısım bilgi-belgelerin sunulduğunu (katılanın ortak olduğu zaman diliminde) ve fakat sonradan vazgeçildiğini 12.08.2008 tarihinde şirketi namına araç almak istediklerinde G…Ltd çalışanları tarafından maddi hatalar yapılarak katılanın kefil göründüğü sözleşmenin kredi tahsisine esas alındığını, o sözleşmede katılana atfen atılmış sahte imza bulunmadığını, kaşe üzeri ve açığa atılı her iki imzanın da kendisine ait olduğunu (birinin şirketi temsilen, diğerinin şahsen atıldığını), formu bu şekilde imzalarken üst bilgilere bakmadığını, sonradan hatanın farkedilmesi üzerine aynı tarih ve no’lu “ikame sözleşmenin” düzenlenip katılanın sorumluluktan kurtarıldığını…” savunması, 12.04.2010 tarihli raporda da atılı her iki imzanın da (katılan eli ürünü olmayıp) sanık eli ürünü olmasının mümkün görüldüğünün bildirilmesi ve dosyaya 08.10.2010 tarihli borç kalmadığına dair ibraname sunulmuş olması karşısında; 12.08.2008 tarih ve 7130644 no’lu sahte olduğu ileri sürülen sözleşmenin üst bölümünde katılanın isminin yazılı olmasının “maddi hatadan” kaynaklandığına dair savunmanın aksini ispatlayıcı soyut idda dışında kesin bir delil bulunmadığı, M..Ay…Ltd kaşesi üzerindeki borçlu imzası ile 1.kefil (isimsiz) bölümündeki imzanın (şahsi) sanığa ait olduğu anlaşılmakla; yüklenen suçlardan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine hükmolunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11/12/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.