Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/4683 E. 2014/21029 K. 11.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4683
KARAR NO : 2014/21029
KARAR TARİHİ : 11.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/112852
MAHKEMESİ : Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 08/11/2010
NUMARASI : 2010/122 (E) ve 2010/252 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
(Giresun) Halkbank şubesi nezdinde bulunan çek hesabına (M. E..) aitmiş gibi görünen, Adli Tıp-Fizik İhtisas Dairesinin 15/07/2008 tarihli raporuna göre tamamen sahte üretilmiş 12/02/2007 keşide tarihli (keşide yeri olmayan) 5916619 seri no’lu, 1.500 TL bedelli, hamiline düzenlenmiş (cirosu görünmeyen) suça konu çek yaprağını “…yolda kaldığını, paraya ihtiyacı olduğunu…” söyleyerek katılandan aldığı nakit paraya karşılık veren sanığın eyleminin “nitelikli dolandırıcılık” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarını oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
1-16/04/2009 tarihli duruşmada bilirkişi olarak dinlenen banka servis yetkilisinin tutanağa geçen “…suça konu çek yaprağının fotokopi kağıdına basılmış olması karşısında iğfal kabiyetini haiz olmadığı…” yönündeki görüşüne neden itibar edilmediğinin ve çekin ne şekilde aldatıcılık kabileyitini haiz olduğunun hükümde tartışılmaması,
2-Suça konu sahte çek yaprağında “keşide yeri” bulunmaması nedeniyle belgenin “hamiline yazılı kambiyo senedi” vasfı taşımadığı dikkate alınmadan TCK’nın 207. maddesi yerine yazılı şekilde 204/1. maddesinde tanımlanan suçtan hüküm kurulması,
3-“Nitelikli dolandırıcılık” suçu açısından; haksız menfaat miktarı belli olmakla, TCK’nın 52, 61/8. maddeleri çerçevesinde öncelikle adli para cezasının belirlenmesine esas alınacak temel tam gün birim sayısının takdir olunup bu miktar üzerinden uygulama yapılması gerektiğinin nazara alınmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11/12/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.