Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/4655 E. 2014/20583 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4655
KARAR NO : 2014/20583
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/101572
MAHKEMESİ : Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2010
NUMARASI : 2009/407 (E) ve 2010/333 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık Birol’un … Gıda Limited Şirketi’nin ortağı ve yetkilisi olduğu, sanığın kızı olan tanık A. E.. ile diğer tanık İbrahim’in de …. İnşaat Limited Şirketi’nin ortağı oldukları, tanık İbrahim’in E… şirketi adına her türlü işlemi yapabilmesi için sanık Birol’a noterde düzenlenen vekaletnameyle yetki verdiği, sanık Birol’un katılan Halkbankası ….Şubesinden çekmiş olduğu krediye teminat olarak keşidecisinin …İnşaat Ltd. Şti. , alacaklısının .. Gıda Ltd. Şti. olduğu 12.05.2007 keşide tarihli 37.500 TL’lik çek verdiği, kredi borcunun ödenmemesi üzerine katılan banka tarafından çekin bankaya ibraz edildiğinde karşılıksız çıktığı, çek karnelerinin sanık Birol’a teslim edilmesine rağmen sanığın suça konu çeki tanık İbrahim’den aldığını ve ciro ederek katılan bankaya verdiğini iddia ettiği, ancak tanık İbrahim’in çek karnesinden haberi olmadığını, suça konu çeki keşide etmediğini beyan ettiği, bilirkişi raporuna göre de çekteki keşideci imzasının sanığa ve tanık İbrahim’e ait olmadığının belirtildiği, böylece sanığın sahte çek düzenleyerek katılan bankadan aldığı krediye teminat olarak vermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda ; sanık Birol’un aşamalarda değişmeyen istikrarlı savunmalarında suça konu çekteki yazıların kendisine ait olduğunu, katılan banka o esnada vekaletname istediğinden çeki imzalatmak üzere şirket ortağı ve yetkilisi olan tanık İbrahim’e gönderdiğini, çekin imzalanmış halde geri getirildiğini, zaten E… şirketi adına çek keşide etme yetkisinin bulunduğunu, ancak banka vekaletname istediği için o esnada kendisinin keşide etmediğini, böyle bir sahtecilik yapmasına gerek olmadığını ifade etmesi, dosya arasında mevcut 16.09.2004 tarihli vekaletnameye göre de E.. Şirketi’nin yetkilisi olan tanık İbrahim’in şirket adına çek keşide etmek de dahil olmak üzere her türlü işlemi yapabilmesi için sanık Birol’a yetki vermiş olması, bu itibarla zaten E.. şirketi adına çek keşide edebilme yetkisi olan sanık Birol’un şirkete ait çeke sahte imza atmasının, ancak çek aleyhine yapılacak işlemlerde imza inkarında bulunması durumunda anlamlı olabileceği, bunun dışında böyle bir sahtecilik yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağı, çek aslı adli emanette bulunmasına rağmen, mahkemece soruşturma aşamasında çek fotokopisi üzerinden yapılan imza ve yazı incelemesiyle yetinilmesi, ayrıca ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.03.1998 tarih ve 6/8-69 sayılı kararında açıklandığı üzere; önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu doğmayacağından nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmaması karşısında ; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, öncelikle sanık Birol ve tanıklar İbrahim ile A. E..’ye ait bol miktarda samimi imza örnekleri temin edilerek çek aslıyla karşılaştırılmak suretiyle bilirkişi raporu aldırılması, çek aleyhine icra takibi yapılmış ise icra dosyası getirtilerek borca veya imzaya itiraz edilip edilmediğinin tespiti, E.. Şirketi’nin gerçekte ticari faaliyette bulunan bir şirket mi yoksa kağıt üzerinde kurulmuş bir şirket mi olup olmadığının araştırılması, E.. Şirketi’ne ait çeklerden ödenmiş olan var ise ilgili bankadan getirtilerek suça konu çekteki imzayla karşılaştırılması, sanık savunması ve banka yazısına göre suça konu çekin krediye teminat olarak verilmiş olması nedeniyle çekin önceden doğmuş borç karşılığında verilip verilmediğinin tartışılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.