Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/4626 E. 2014/20671 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4626
KARAR NO : 2014/20671
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/115806
MAHKEMESİ : İzmir 18. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/09/2010
NUMARASI : 2010/119 (E) ve 2010/571 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanıkların daha öncede aynı yöntemle başkalarını kandırdıkları gibi eylem ve fikir birlikteliği içinde, önce sanık Ahmet’in evinde katılanı diğer sanık Filiz ile tanıştırdığı, sanık Filiz ile görüşen katılanın evlenme hususunda anlaştıkları, sanık Filiz’in evlenmek için kendisine bilezik alınmasını şart koştuğu ve babasından emekli maaşı kaldığını söyleyerek resmi nikaha yanaşmadığı, katılanın da şartları kabul edip, daha önceden temin ettiği altın bilezikleri sanık Filiz’e verdiği, sanık Filiz’in bu altınların gerçek olup olmadığını belirlemek üzere katılanla birlikte kuyumcuya gittikleri, sanık Filiz’in katılanı ikna edip güven oluşturmak için 5000 TL bedelli senedi imzalayarak katılana verdiği, sanık Filiz’in hizmetçi olarak çalıştığı yerde bekçi aradıklarını birlikte Sarımsaklı da çalışıp yaşayabilecekleri yönünde katılanı ikna ettiği, birlikte sanığın çalışıp kalacağı sarımsaklı kasabasındaki yere gitmek üzere otogara gittiklerinde sanık Filiz’in ortadan kaybolduğu olayda,
Sanık Ahmet’in yargılamanın tüm aşamalarında suçlamayı kabul etmediği, katılanı baldızı ile tanıştırdığını ancak evlenmeyi kabul etmediğini, o sırada evde olan Filiz ile katılanın tanıştıklarını, kendisin tanıştırmadığını, katılanın bir ay sonra yanına gelerek Filiz’in kendisini dolandırdığını ve ondan senet aldığını anlattığını savunması, kuyumcudan alınan kamera kayıtlarında sanık Ahmet’in katılan ve diğer sanığın yanında bulunmadığı gibi, katılan ve diğer sanık Filiz’in de sanık Ahmet’in iştirak ettiğine dair bir beyanının bulunmadığı, katılanın sanık Filiz ile evlenmeye karar vererek bir gece birlikte olduklarını, sanık Filiz’e altın satın alıp taktığını, Filiz’in babasından maaş aldığını ve maaşın kesilmemesi için resmi olarak evlenmediklerini, ayrıca altın aldıktan sonra sanık Filiz’den 5000 TL senet aldığını beyan etmesi, anılan senedin dosyada mevcut olması karşısında; sanık Ahmet’in üzerine atılı suça iştirak ettiğine dair delil bulunmadığından, sanık Filiz ile katılan arasında ilişkinin ise hukuki ihtilaf mahiyetinde kaldığı gözetilmeden beraatleri yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08/12/2014 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
Karşı oy;

1- Katılanın vermiş olduğu paraya karşılık sanık filizin ödeme niyetinde olmadığı bir senedi vermiş olmasının; sanığı ikna etmeye yönelik hileli hareketleri pekiştirme amacı taşıması nedeniyle hilenin devamı niteliğinde olduğu ve birlikte hareket eden sanıkların katılanı evlenme vaadiyle dolandırdıklarının dosya içeriği ile sübut bulduğu görülmektedir.
2- Nitekim sayın çoğunluğun kararında yer alan olayın; “… sanıkların daha önce de aynı yöntemle başkalarını kandırdıkları gibi…” şeklinde başlayan anlatımına bakıldığında tam olarak dolandırıcılık suçunun tanımlandığı görülmekte ve olayın sübutu kabul edildiği halde; sonraki paragrafta farklı bir kabule gidilerek çelişkiye düşülmüştür.
Açıklanan nedenlerle; sübuta eren dolandırıcılık suçundan sanıklar hakkında verilen mahkûmiyet kararlarının onanması gerektiği kanaatiyle “sanık Ahmet’in suçu işlediğine dair delil bulunmadığı; sanık Filiz ile katılan arasındaki ilişkinin ise hukuki ihtilaf niteliğinde bulunduğu” gerekçesine dayalı bozma kararına katılmıyorum.