Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/4280 E. 2014/20282 K. 03.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4280
KARAR NO : 2014/20282
KARAR TARİHİ : 03.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/104207
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 9. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 10/09/2009
NUMARASI : 2008/18 (E) ve 2009/325 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK’nın 311. maddesi hükmüne göre eski hale getirme talebi ile birlikte temyiz isteminde bulunulmuş olması halinde, bu talebi inceleme merciinin Yargıtay’ın ilgili dairesi olması karşısında, Mahkeme’nin sanık hakkında eski hale getirme ve temyiz talebinin kabulune ilişkin verdiği 02.12.2010 tarihli ek kararının hukuki değerden yoksun bulunduğu kabul edilip bu karar kaldırılmak suretiyle ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 29.05.2007 tarih ve 7/114-113 sayılı kararında açıklandığı üzere, gerek yüze karşı, gerekse gıyapta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolunun, süresinin, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin belirtilmesi gerekmekte olup, hükümde başvuru yapılacak merci ve başvuru süresinin ne zaman başlayacağının gösterilmediği, sanığın daha önce tebligat işlemi yapılmayan adresine Tebligat Kanunu’nun 35.maddesine göre yapılan tebliğ işleminin de geçersiz olduğu anlaşıldığından temyizin öğrenme üzerine süresinde yapıldığının kabulü ile yapılan incelemede;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması,malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi,failin kendisine verilen malı,veriliş gayesinin dışında,zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi,değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Sanığın oturduğu apartmanda yönetici olarak seçildiği, daha sonra evi terk etmiş olması nedeniyle 2007 yılı yaz aylarında şikayetçinin yönetici seçildiği, defterlerle belgelerin incelenmesi sonucu, birkaç aylık doğalgaz faturalarının ödenmediğinin tesbit edildiği, doğal gaz faturalarının ödenmemesi nedeniyle apartmanın doğalgazının kesildiği, sözleşmenin iptal edildiği, şikayetçinin yönetime seçildiği 2007 yılı Ağustos ayından sonra 3 taksit halinde yaklaşık 12000TL’nin tekrar daire sakinlerinden toplanarak ödendiği ve o tarihlerde kendisi ile görüşülen sanığın bu paraları yatırmadığını kabul ederek, 5000TL’lik senet imzaladığı ve bu hususun apartman karar defterine de geçirilmiş olduğu, sanığın zincirleme şekilde apartmana ait 13000TL’yi uhdesine geçirdiği, bu eylemiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; sanık savunması, katılan ve tanık beyanı ile tüm dosya kapsamına göre, atılı suçun sanık tarafından işlediğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 155/2.maddesi gereğince hüküm kurulurken hapis cezası ile birlikte adli para cezasına da hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden sadece hapis cezasına hükmedilmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin sair temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Sanığın savunmasında, zararı hükümden önce giderdiğini beyan etmesi ve katılan vekilinin dosyaya sunmuş olduğu 14.08.2009 tarihli makbuzda sanığın ödenmeyen aidatlar karşılığı olarak 12.000TL ödediğini ve karşılıklı olarak mutabakata vardıklarını belirtmesi karşısında, katılana 5237 sayılı TCK’nın 168/4.maddesi kapsamında kısmi ödemeye rızası olup olmadığının sorulup sonucuna göre sanık hakkında TCK’nın 168.maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi ve CMK’nın 231.maddesi kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.12.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.