Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/4266 E. 2014/20958 K. 10.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4266
KARAR NO : 2014/20958
KARAR TARİHİ : 10.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/100109
MAHKEMESİ : Denizli 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 23/09/2010
NUMARASI : 2009/246 (E) ve 2010/251 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık suçuna teşebbüs

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının,kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi,bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma,bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanıklar A.. A.. ve M.. K..’nin, müşteki İ.. Y.. tarafından imzalandığı kriminal raporu ile belirlenen boş senedi bir şekilde ele geçirerek herhangi bir alacakları olmamasına rağmen 01.12.2004 tanzim tarihli, 08.06.2005 ödeme tarihli 90 milyar TL meblağlı ve alacaklısı, A.. A.. olarak sahte olarak düzenledikleri, A.. A..’ın sözkonusu senedi ciro ettiği, A.. A..’dan sonra açık kimliği, gerçek bir şahıs olup olmadığı tespit edilemeyen M. A.. ismi yazılarak bir ciro daha yapıldıktan sonra M.. K.. tarafından ciro edilerek Denizli 1. İcra Müdürlüğü’nün 2008/1840 takip sayılı dosyası ile takibe konulduğu olayda,
Suça konu senetteki keşideci imzasının katılana ait olup olmadığı hususunda alınan üç ayrı bilirkişi raporu arasında çelişki bulunduğundan, söz konusu senet üzerinde İstanbul Üniversitesi Fizik Grafoloji bölümü öğretim üyeleri arasından seçilecek üçlü bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak suça konu senet üzerindeki imzanın katılana ait olup olmadığının tespit edilerek elde edilecek sonuca göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık M.. K.. müdafii ve sanık A.. A..’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.