YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4128
KARAR NO : 2014/17375
KARAR TARİHİ : 27.10.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/106116
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 10/11/2010
NUMARASI : 2009/445 (E) ve 2010/334 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık K.. S..’in katılan H.. Y..’den araç kiralaması nedeniyle oluşan ticari borcuna karşılık İ. Bankası S.Şubesinin 15/04/2006 tarihli 2.500 TL bedelli …hesap, ..çek numaralı çeki ciro edip katılana verdiği, katılanın çekte keşideci imzası olmadığını fark edip sanığı uyarması üzerine sanığın çeki alarak imzalatmak amacıyla keşideci S. A.’un eşi olan ve S. A. tarafından çek keşide etmeye yetkili kılınan H. A.’un işyerine gittiği, H.A.’u bulamaması üzerine çekin keşideci kısmını kendisi imzalayıp çeki katılana ilettiği, çekin yasal süresi içerisinde bankaya ibrazında karşılığı olmadığının çek arkasına şerh düşüldüğü, S.A.un çekteki imza kendisine ait olmadığını beyan ederek bankaya ödemeden men talimatı verdiği, çekle ilgili katılanın yaptığı icra takibine de S. A.’un imzanınkendisine ait olmadığı gerekçesiyle itiraz ettiği ve takibin durdurulmasına karar verildiği, bu şekilde; sanığın katılan şirkete olan borcunu ödememek amacıyla S. A. tarafından çek keşide etmesi için verilmiş özel bir vekaletname bulunmadığı halde, onun adına çek keşide etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
Sanığın savunmasında daha evvel çek sahibi olan S. A.adına çekleri kullanan H. A.’dan hatır çeki adıyla çekler alıp kullandığını savunması karşısında gerçeğin kuşkuya meydan verilmeyecek şekilde açığa çıkarılması bakımından H. A.un yeniden dinlenerek savunmanın duğru olup olmadığının araştırılması, yine sanığın da yeniden dinlenerek daha önce aldığı çekleri nerede ne şekilde kullandığının sorulması, ondan sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz değerlendirmeyle karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27/10/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.