Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/4088 E. 2014/19993 K. 01.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4088
KARAR NO : 2014/19993
KARAR TARİHİ : 01.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/98788
MAHKEMESİ : Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 12/10/2010
NUMARASI : 2009/326 (E) ve 2010/327 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
…. Kırtasiye Gıda ve Petrol Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin, sanığın eşi temyiz dışı A.. A.. üzerine devralındığı, aynı zamanda bu şirketin çeklerinin de boş olarak alındığı, fiilen işlerin sanık tarafından yürütüldüğü, sanığın, aldığı mobilya karşılığında suça konu çeki katılana verdiği, daha sonra bu çekin karşılıksız çıkması üzerine A.. A.. hakkında dava açıldığı, yapılan yargılama sonucunda Ayşe hakkında, çekteki imzanın bu kişiye ait olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, aynı zamanda gerçek faillerin belirlenmesi için suç duyurusunda bulunulduğu, sanığın, suça konu çeki kendisinin imzalamadığını belirttiği, katılanın ise çeki sanığın çek koçanından keserek verdiğini, çekin arkasına kendi adına ciro ettiğini, ayrıca annesi Ümmühan’a ait kaşeyi basarak onun adına da imzalayarak ciro ettiğini belirttiği, çek üzerinde yapılan kriminal incelenmede, çekin A.. A..’in eli ürünü olmadığının belirtildiği, böylece sanığın, eşi Ayşe adına olan çeki imzalayarak ya da başkasına imzalatarak katılana verip haksız menfaat temin etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resme belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından; katılanın, sanığa mal verdikten on beş yirmi gün sonra sanıktan çek aldığını belirtmesi karşısında ve Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/03/1998 tarih ve 6/ 8-69 E. K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde, zarar veya borç kandırıcı nitelikte davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı dikkate alınarak, sanığın söz konusu çeki katılana önceden doğmuş bir borç için verip vermediğinin kesin olarak belirlenmesi, suça konu çekte keşideci olarak görünen Safa … Limited Şirketi’ne ait belgelerin ilgili Ticaret Sicili’nden getirtilmesi, şirketin suç tarihinde, öncesinde ve sonrasında yetkilisinin kim olduğunun araştırılması, şirketin hangi tarihte sanığa veya eşi adına devredildiğinin tespit edilmesi, sanığın, şirkette yetkili olup olmadığı, eşi veya annesinin yetkili olması halinde ise, sanığa çek keşide etmek için baştan itibaren verilen bir muvafakat olup olmadığının araştırılması, muvafakat hususunda, temyiz dışı Ayşe ve Ümmühan’ın yeniden ifadesinin alınması, sanık ve … Kırtasiye Limited Şirketi ile katılana ait şirketin ticari defter, muhasebe kayıtları ve aralarındaki ticari ilişkiye dair belgelerin getirtilip incelenmesi, onaylı suretlerinin dosyaya konulması, katılanın, fiilen kimle hangi tarihte alışveriş yaptığı, daha öncesinde sanıkla bir ticari ilişki içinde olup olmadığının araştırılması, sanık aşamalarda değişmeyen ifadesinde, çekteki imzanın eşi Ayşe’ye ait olduğunu, bu şekilde çok çek kullandığını ve borcunu kabul ettiğini belirtmekle, sanığın suç işleme kastının bulunup bulunmadığı ile katılanın, başkasının yerine imza atan sanığın sahtecilik yaptığını bilip bilmediği, şirket yetkilisi olarak kimi tanıdığı, daha önce sanıkla alışveriş yapıp yapmadığı, bunlara dair belgelerin neler olduğu hususlarının araştırılması, alınan ekspertiz raporu ile keşideci imzasının temyiz dışı Ayşe’ye ait olup olmadığı hususuyla sınırlı olarak eksik bir inceleme yapıldığı dikkate alınarak, sanık, sanığın annesi Ümmühan, şirketin önceki sahibi A. Ü.., .. Kırtasiye Limited Şirketi’nin tüm ortakları ve katılanın usulüne uygun olarak yazı ve imza örneklerinin alınarak, mukayeseye elverişli belge asıllarıyla birlikte suça konu çekin kriminal incelemeye gönderilerek yazı ve imzaların kime ait olduğunun kesin olarak belirlenmesi, sanığa atılı resmi belgede sahtecilik suçuna konu teşkil eden çekin aslının dosyaya getirtilerek, yapılan sahtecilikte aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayininin hakime ait olduğu da dikkate alınarak, söz konusu çekin mahkeme heyeti tarafından incelenip özelliklerinin zapta geçirilmesi, bu şekilde, sahtecilikte aldatma kabiliyeti bulunup bulunmadığının tespiti ve bu şekilde suçun yasal unsurlarının oluşup olaşmadığının karar yerinde tartışılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile hüküm tesisi,
2-Kabule göre de; resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hüküm açısından; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/ 11-250 Esas ve 2009/13 Karar sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde mahkemece kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenecek maddi zararların esas alınması, manevi zararların bu kapsama dahil edilmemesi gerektiği, olayda mağdurun tazminat talebi olmadığı gibi, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde sanığa yüklenen sahtecilik suçundan doğan herhangi bir maddi zararının bulunmadığı da gözetilerek kayden suç tarihinden önce silinme koşulları oluşan sabıkadan başka kaydı bulunmayan sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (b) bendinde belirtilen “sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması” koşulunun oluşup oluşmadığı hususunun karar yerinde değerlendirilerek, sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, zararın giderilmediği gerekçesi ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
3-Nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen hüküm açısından; sanık hakkında belirlenen temel gün adli para cezasının, para cezasına çevrilmesi sırasında uygulanan kanun maddesi olan TCK’nın 52/2. maddesinin gösterilmeyerek 5271 sayılı CMK’nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,
4-Her iki suçtan verilen hüküm açısından; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.