YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/4063
KARAR NO : 2014/14854
KARAR TARİHİ : 17.09.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/96510
MAHKEMESİ : İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/10/2010
NUMARASI : 2010/28 (E) ve 2010/436 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Suça konu çek üzerinde keşideci olarak görünen şikayetçi şirketin, mağdur banka şubesinde 35514 numaralı hesabının bulunduğu ve bu hesaptan çek defteri aldığı, bu çeklerden 3364346 seri numaralı çekin boş ve imzasız olarak çalındığı, keşideci şikayetçi şirket yetkilisinin imzası da sahte olarak atılıp 15/05/2008 keşide tarihli ve 14.800 TL bedelli olarak keşide edilip kullanıldığı, en son olarak çekin diğer şikayetçi şirket tarafından bankaya ibraz edildiği ve bankanın çekin çalıntı olup sahte imza ile keşide edilmiş olduğunu tespit ettiği, yapılan şikayet üzerine, çekin bankaya ibrazından itibaren geriye doğru ciro silsilesi takip edilerek araştırma yapıldığı, cirantalardan en son olarak sanığın tespit edilebildiği, sanığın çeki yasal yollardan iyi niyetli hamil olarak aldığını ortaya koyamadığı, önceki ciranta gözüken şahıslardan çeki aldığına ve karşılığında mal veya hizmet verdiğine dair yasal fatura, belge veya delil ibraz edemediği, sanığın sahte bastırılmış çeki piyasadan temin edip sahte imza tanzim ederek kullandığı, bu eylemiyle resmi belgede sahtecilik ve bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, suça konu çekte, sanıktan önce ciro edenlerin beyanlarına başvurularak, çekle bağlantılarının olup olmadığı, varsa çeki kimden aldıklarının sorulması, bu kişilerin sanıkla ilgilerinin araştırılması, sanığın yazı ve imza örnekleri ile çekteki ciro ve keşideci imzalarının veya diğer yazıların kendisine ait olup olmadığının ve sahtecilik suçunda aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı ekspertiz raporu ile kesin olarak belirlenmesinden sonra toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.09.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.