Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3969 E. 2014/20305 K. 03.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3969
KARAR NO : 2014/20305
KARAR TARİHİ : 03.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/87802
MAHKEMESİ : Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/09/2010
NUMARASI : 2010/39 (E) ve 2010/298 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin,güvenilirliğini sağlamak amacıyla,bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir. Türk Ticaret Kanunu’nun 14. maddesinde; Tacir, kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir. Ticaret şirketleri,aynı Kanun’un 124. maddesinde, Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Kooperatif yöneticilerinin,kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler kanunun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Buna göre; Yönetim Kurulu, kanun ve ana sözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir. Bu suçun oluşabilmesi için,Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
Sanıkların, … İnş. Ltd. şirketinin ortakları oldukları ve S…. Almina Yapı Kooperatifi ile 31.10.2000 tarihinde düzenledikleri inşaat sözleşmesi üzerine kooperatif adına inşaat yapmaya başladıkları, katılanın sanıkların yaptığı inşaattan daire satın almak istediği ve sanıklar ile 2.000 Euro peşin ve 10.01.2005 tarihinde 31.750 TL bedeli ödenmek koşuluyla anlaştıkları, sanıkların daire teslim tarihini 31.12.2005 günü olarak belirledikleri ancak katılan tarafından daire bedeli sanıklara ödenmesine rağmen, dairenin katılana tarihinde teslim edilmediği, yapılan araştırmada söz konusu dairenin arsa sahibine ait olduğunun anlaşıldığı, katılan tarafından sanıklar aleyhine alacak davası açılarak icra takibine başlandığı, bu suretle sanıkların tacir ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia ediliği olayda;
1-Sanıkların ifadelerinde, katılana daire satışı yaparak karşılığında 36.000 TL para aldıklarını, ancak daireyi arsa sahibinden devralamadıkları için teslim edemediklerini, arsa sahibi ile davalarının devam ettiğini ve borçlarını inkar etmediklerini beyan etmeleri karşısında,sanıklar ile katılan arasındaki anlaşmazlığın hukuki nitelikte olması ve suçun unsurları itibariyle oluşmaması nedeniyle, sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
2-5237 sayılı TCK’nın 51. maddesi gereğince sadece hapis cezaları hakkında erteleme kararı verilebileceği gözetilmeksizin, para cezasını da kapsayacak şekilde erteleme kararı verilmesi,
3-5237 sayılı TCK’nın 53/4 maddesi gereğince kısa süreli hapis cezalarının ertelenmesi halinde aynı Kanun’un 53/1 maddesi hükmünün uygulanamayacağının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafi ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.