Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3885 E. 2014/20448 K. 04.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3885
KARAR NO : 2014/20448
KARAR TARİHİ : 04.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/304613
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6. (Üsküdar 2.) Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 08/04/2011
NUMARASI : 2009/70 (E) ve 2011/206 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, Kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Katılanın bankanın Ümraniye şubesinden taşıt kredisi alınması hususunda mutabakata varan sanıklardan, Mecidiyeköy V.D. Mükellefi olarak D… Otomotiv ünvanıyla faaliyet gösteren Ramazan’ın kredi dosyasına sunulmuş proforma faturada bir kısım özellikleri yazılı araca diğer sanık Cumhur’un alıcı olduğu kurgusundan hareketle; gerçekte 15/12/2005 tarihinden itibaren Y. Ç..adına kayıtlı olan … plakalı (Mercedes Viana 2.2.CDI) araç yerine banka tarafından aslı görülmüş olan sanık Cumhur namına düzenlenmiş (Mercedes-Benz Sprinter 313 CRDİ) sahte Motorlu Araç Trafik ve Tescil belgesini (aynı plakaya tescilli gibi) , Kadıköy Trafik Tescil Büro Amirliğince düzenlenmiş gibi görünen, banka şubesine hitaplı,…. plakalı (sözde Cumhur adına kayıtlı) araç dosyasına ve tescil belgesine rehin şerhi işlendiğini bildirir sahte (15/03/2008 tarihli ekspertiz raporuna göre) 07/12/2006 tarihli yazıyı ve soruşturma evresinde şikayetçi banka vekilince dosyaya sunulmuş 10/04/2008 havale tarihli yazı içeriğine göre sahte olduğu belirtilen tapu senedi de ibraz edilerek, sanık Cumhur’un imzasını havi 11/12/2006 tarihli kredi sözleşmesi çerçevesinde 40.000 TL’lik (48 ay vadeli ) kredi tahsisinin sağlanması, bu paranın sanık Cumhur’un 11/12/2006 tarihli el yazılı muvafakatiyle doğrudan sanık Ramazan hesabına aktarılması eylemlerinin “nitelikli dolandırıcılık” ; “resmi belgede sahtecilik” suçlarını oluşturduğu iddia edilen somut olayda
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiilerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
11- TCK’nın 158/son maddesi gereğince adli para cezasının tayininde, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olamayacak şekilde belirlenecek temel gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile aynı Kanunun 52. maddesi uyarınca 20-100 TL arasında takdir olunacak bir gün karşılığı miktarı çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde doğrudan temel adli para cezası belirlenerek uygulama yapılması,
2- Sanıklar müdafiilerinin 25/09/2009 tarihli duruşmada müvekkilleri lehlerine lehe olan yasa hükümlerinin uygulanmasını istemeleri karşısında; TCK’nın 52/4. maddesinin uygulanabilirliğinin karar yerinde tartışılmaması,
3-20/02/2009 tarihli iddianamede sanıkların TCK’nın 37. maddesi kapsamında suç ortakları olduğu belirtilerek kamu davası açıldığı tüm dosya kapsamıylada suçu doğrudan birlikte suç işlemek iradesiyle işledikleri sübut bulmasına rağmen yasal şartları oluşmadığı halde sanık Cumhur hakkında TCK’nın 38/3. maddesinin tatbiki;
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, hükmolunan cezalar yönünden sanıkların kazanılmış haklarının saklı tutulmasına 04/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.