Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3871 E. 2014/20051 K. 01.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3871
KARAR NO : 2014/20051
KARAR TARİHİ : 01.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/301585
MAHKEMESİ : Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/04/2011
NUMARASI : 2010/588 (E) ve 2011/125 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Somut olayda; sanık H.. G..’nin, şikayetçi K.. T..’a ait nüfus cüzdanını bir şekilde ele geçirdikten sonra Türk Telekomünikasyon A.Ş Antalya İl Müdürlüğü’ne müracaat ederek, şikayetçinin kimlik bilgileri ile 05.10.2007 günlü özel belge niteliğindeki bağlantı/nakil formunu imzalayarak şikayetçi adına 0 242 323 06 21 numaralı iletişim hattını tesis ettirdiği, bu hatla görüşme yapmasına rağmen fatura borçlarını ödemediği anlaşıldığından, eylemlerinin kamu kurumunun aracı kullanılması suretiyle dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarını oluşturduğunda dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1)Nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken hapis cezasının alt sınırdan tayin edilmesine rağmen, adli para cezasının belirlenmesi sırasında, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeye dayanılarak tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayin edilmesi,
2)Sanığın adli sicil kaydında yer alan ilamının idari yaptırıma ilişkin olması nedeniyle kasıtlı bir suçtan sabıkasının bulunmaması ve suçtan doğan zararı gidermiş olması da göz önünde bulundurularak, ayrıntıları Ceza Genel Kurulu’nun, 18.09.2012 tarih ve 2012/2-168-1776 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; koşullu bir düşme nedeni oluşturan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarına ilişkin objektif koşulların varlığı halinde, cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin olan, seçenek yaptırıma veya tedbire çevirme ya da erteleme hükümlerinden önce ve 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce re’sen, bu değişiklikten sonra ise, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi halinde mahkemece değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanması gerektiğinden, sanığın cezasının ertelendiğinden bahisle yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle CMK’nın 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.