Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3865 E. 2014/20014 K. 01.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3865
KARAR NO : 2014/20014
KARAR TARİHİ : 01.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/300913
MAHKEMESİ : Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/11/2010
NUMARASI : 2009/368 (E) ve 2010/369 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
… Zirai Ürün Limited Şirketi’nin ortağı ve yetkili müdürü olan sanık Fikret’in, şirkette ortaklığı ve yetkisi bulunmayan diğer sanık Şahin’le birlikte şikayetçi Mahmut’tan almış oldukları mobilya malzemeleri karşılığında suça konu 30.04.2006 keşide tarihli, 8.000 TL bedelli, keşidecisi …. Zirai Ürün Ltd. Şti. olan çeki verdikleri, şikayeyçi Mahmut’un da çeki ciro ederek borcuna karşılık …Sünger Kumaş Ltd. Şti.’nin yetkilisi olan katılan Aydın’a verdiği, katılan Aydın’ın çeki bankaya ibraz ettiğinde çekteki yazı ve imzanın sanıklara ait olmadığının tespit edildiği, sanıkların bu şekilde kendilerine ait çeke bilerek farklı imza atmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işledikleri iddia olunan somut olayda; sanıkların suç işleme kastıyla hareket ettiklerine dair delil elde edilememesi nedeniyle olayın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu gerekçesiyle beraat kararı verilmiş ise de; sanık Şahin’in şirket adına çek keşide etme yetkisinin bulunmaması, ekspertiz raporuna göre çekin ön yüzündeki yazı ve imzanın sanıklara ait olmadığının belirlenmesi, sanık Fikret’in savunmasında 2006 yılının 3. ayından beri cezaevinde olduğunu, şikayetçi Mahmut ile katılan Aydın’ı tanımadığını ve alışverişi olmadığını, çeki keşide edip etmediğini hatırlamadığını beyan etmesi, diğer sanık Şahin’in de savunmasında, şikayetçi Mahmut’la sanık Fikret’in arkadaş olduklarını, Mahmut’tan aldıkları mobilya karşılığında çek verdiklerini, suça konu çekle ilgisi olmadığını, sanık Fikret tarafından keşide edilmiş olabileceğini beyan etmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, öncelikle sanıkların savunmalarındaki çelişkiler giderilerek suç tarihinde önce cezaevinde olup olmadıklarının araştırılması, şirkete ait muhasebe kayıtları ile defter ve belgeleri temin edilerek şikayetçi Mahmut’tan mobilya alınıp alınmadığı, alınmış ise karşılığında ne kadarlık çek verildiği, çeklerin şirket kayıtlarına geçirilip geçirilmediğinin belirlenmesi, şirkette muhasebeci olarak çalışan kimse var ise tanık olarak ifadesinin alınması, ilgili banka şubelerinden …. Zirai Ürün Limited Şirketi adına düzenlenip de karşılığı ödenmiş olan çek olup olmadığı sorularak, var ise bu çekler getirtilip üzerindeki imzalar ile suça konu çekteki imzanın karşılaştırılması ve toplanan tüm delillerin sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 01.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.