Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3844 E. 2014/20495 K. 04.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3844
KARAR NO : 2014/20495
KARAR TARİHİ : 04.12.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/299640
MAHKEMESİ : Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/02/2011
NUMARASI : 2010/316 (E) ve 2011/102 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Somut olayda; Sanık Uğur’un sanık Abdullah ile birlikte katılana ait işyerine gelerek suça konu aracı kiralama istediğini söylediği, evrakların tanzimi sırasında diğer sanık İlyas’a ait kendi fotoğrafını yapıştırdığı sürücü belgesi ibraz ederek aracı kiraladığı, ayrıca yine sanık İlyas’ın kimlik bilgilerini içeren senedi teminat olarak keşide edip katılana verdiği, aracın hasarlı bir şekilde geri getirilmesi ve masrafların karşılanmaması üzerine, katılanın senedi icra takibine koyduğu, ancak sanık İlyas’ın takibe itiraz ederek durdurduğu olayda, eylemin Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nün maddi varlığı olan sürücü belgesinin kullanılması suretiyle işlendiğinin iddia olunması dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d maddesinde öngörülen “kamu kurumunun vasıta olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdir ve değerlendirmesinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesi’ne ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık U.. A..’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.