Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3742 E. 2014/20324 K. 03.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3742
KARAR NO : 2014/20324
KARAR TARİHİ : 03.12.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/65667
MAHKEMESİ : Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/10/2010
NUMARASI : 2010/119 (E) ve 2010/270 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, bankayı aracı kılarak dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler,internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir.Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık S.. A..’ın …. Gıda isimli iş yerinde çalıştığı, suç tarihinde katılan C.. S..’le zeytin alımı konusunda anlaşmaya vardıkları ve sanık S.. A..’ın Denizbank ….. Şubesine ait 14.12.2008 İstanbul keşide yer ve tarihli 8.200 TL meblağlı tamamen sahte olarak oluşturulup keşide edimiş çeki cirolayarak katılan C.. S..’e almış olduğu zeytine karşılık verdiği, olayda;
Katılan C.. S..’in soruşturma evresindeki beyanında suça konu 8.200 TL bedelli çekin, Yıldırım Gıda isimli işyerinde kendisine verildiğini; çeki ciro edenin M. Y..isimli şahıs olduğunu, o esnada sanık Serkan’ın yanlarında bulunduğunu, ciro eden şahsın çeki sanık S.. A..’a, onun da kendisine verdiğini beyan etmesi, kovuşturma aşamasında talimatla alınan beyanında Mehmet isimli şahsın 8 ay önce kendisini arayarak “şikayetinden vazgeç, paranı ben ödeyeceğim” dediğini beyan etmesi, Çek ön yüzündeki imza, yazı ve rakamlar ile ciro imzası üzerinde inceleme yapılmamış olması, sanığın suça konu çeki Sinan ve Mehmet isimli şahıslardan katılanın gözü önünde alıp patronu M. Y..’ın talimatıyla iş yeri kaşesini basıp imzalayarak ciro ettiğini belirtip, sonrada dilekçe ile S.. Ö..’ün tanık olarak dinlenilmesini talep etmesi, katılanın, sanık ile zeytin alımı konusunu yüzyüze görüştükten bir hafta sonra, sanığın kendisini aradığını beyan ettiği telefon numaralarından 0…5 numaralı telefonun sanık S.. A.. adına, 0…0 numaralı telefonun ise, Avea AŞ’nin 16/02/2009 tarihli yazısına göre, M. Y.. adına kayıtlı olduğu, şahsın adres olarak .. Çarşısı.. No:22 … olduğu; ancak şahsın adres araştırmasının 1. Blok No:22 adresi üzerinden yapıldığı için ulaşılamamış olması, çeke basılan kaşeden, şahsın A. C.. Vergi Dairesi 2…0 numarasında kayıtlı olduğu belirtildiği, halde vergi kaydı veya sabit telefon kayıtları üzerinden kimlik tespiti ve adres araştırması yoluna gidilmemesi, karşısında, maddi gerçeğin hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak şeile ortaya çıkartılması açısından öncelikle katılan dinlenilip zeytinleri sanığın şahsı için mi, çalıştığı işyeri için mi verdiği sorulup M. Y.. ve S.. Ö.. isimli sahısların dinlenilip yazı ve imza örnekleri de alınarak, çek ön yüzündeki yazı ve rakamlar ile imzanın ve ciro imzasının sanığa yada diğerlerine ait olup olmadığı ve iğfal kabiliyeti olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak elde edilecek sonuçları göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.