Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3708 E. 2014/19724 K. 26.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3708
KARAR NO : 2014/19724
KARAR TARİHİ : 26.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/3227
MAHKEMESİ : Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01/04/2010
NUMARASI : 2008/152 (E) ve 2010/122 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Şikayetçi Simanperi ile sanık Bülent’in, tanık Şenay’ın sahibi olduğu sürücü kursunda tanıştıkları ve şikayetçinin sanıktan taşınmazını kiraya vermek için yardımcı olmasını istediği, birkaç gün sonra sanığın şikayetçiyi arayarak diğer şikayetçi şirket yetkililerinin arsaya bakmak istediklerini söylediği, buluşarak arsayı görmeye gittikleri ve sanığın açık kimliği belli olmayan arkadaşını N. G. ismini kullanarak şikayetçi şirketin temsilcisi olarak tanıttığı ve şikayetçinin yıllık 470.000TL kira bedelini kabul ettikleri ancak şirketin müdürünün 35.000TL para istediğini söylediği ve şikayetçinin de parayı vermeyi kabul etmesi üzerine olay tarihinde Bakırköy ilçesinde buluştukları ve sanığın kendi el yazısı ile düzenleyerek imzaladığı kiracısı şikayetçi şirket olan kira sözleşmesi ile ekini verdiği ve ayrıca daha önce noterlikçe T. Ltd. Şti. adına düzenlenmiş imza sirküsünü şirket ünvanını Türk H. Dış Tic. Aş. yazmak suretiyle sahte olarak değiştirerek fotokopisini verdiği, şikayetçinin de yanında getirdiği 35.000TL ‘yi sanığa verdiği ve sanığın kira bedelini 15.01.2009 keşide tarihli keşidecisi şikayetçi şirket olan 470.000TL bedelli çek ile ödediği, ancak daha sonra şikayetçinin şüphelenmesi üzerine çeki bankaya sorduğunda sahte olduğunu öğrendiği, yine sanığın kullandığı tespit edilen A. K. adına düzenlenmiş telefon abonelik sözleşmesi ekindeki nüfus cüzdanı fotokopisinin üzerindeki fotoğrafın sanığa ait olduğu ve bu sahte nüfus cüzdanı fotokopisi ile sanığın abonelik sözleşmesini düzenlediği, sanığın bu eylemleriyle zincirleme olarak sahte imza sirküsü ve çek düzenleyerek resmi belgede sahtecilik ve kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık, ayrıca sahte özel belge vasfında kira sözleşmesi ve telefon sözleşmesi düzenlemek suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
1-Sanığın noterlikçe T. Ltd. Şti. adına düzenlenmiş imza sirküsünü şirket ünvanını Türk H. Dış Tic. Aş. yazmak suretiyle sahte olarak düzenleyip fotokopisini kullandığı, özel belge vasfında kira sözleşmesini sahte olarak düzenlediği, telefon abonelik sözleşmesini sahte kimlik kullanmak suretiyle imzaladığı, bu eylemlerinin zincirleme şeklinde özel belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu; ancak sanığın kira bedeli karşılığı olarak verdiği çekin yasal unsurlarını taşıdığı, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre vergi kimlik numarasının çekte bulunması zorunlu unsurlardan olmadığı ve çekte bulunmamasının çekin çek vasfını ortadan kaldırmayacağı, sanığın çekteki keşideci imzasının kendisine ait olduğunu beyan etmesi karşısında, sanığın eyleminin nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde eksik ceza tayini,
2-Dosya içerisindeki adli sicil kaydına göre tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.