Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3642 E. 2014/19658 K. 25.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3642
KARAR NO : 2014/19658
KARAR TARİHİ : 25.11.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/292572
MAHKEMESİ : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/07/2011
NUMARASI : 2010/84 (E) ve 2011/232 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Katılan T.. S..’ın, Polatlı Belediyesi’nde memur olarak çalıştığı ve aynı zamanda kardeşi L. S.ile birlikte çiftçilik yaptıkları, katılan B.. S..’ın da hayvancılık işi ile uğraştığı, Polatlı Belediyesine gelen sanık A.. V..’un burada farklı zamanlarda katılanlar ile tanıştığı, organik tarım yapmaları halinde ürünlerini yüksek bedelle satabileceğini, Tarım Bakanlığı aracılığıyla Avrupa Birliğinden kendileri için hibe alabileceğini söylediği, katılan B.. S..’a alınacak hibeden %30’unun kendisine verilmesi halinde hibe programı hazırlayacağını söyleyerek ,proje için yapılacak masraflar adı altında B.. S..’dan 3.000 TL istediği, Bilal‘in sanık Aytekin’e inanıp 1.000 TL verdiği, ancak sanık Aytekin’in katılan Bilal adına adına resmi bir proje hazırlamasının, Tarım Bakanlığına müracaat etmesinin, ya da hibe başvurusunun olmadığının anlaşıldığı, yine sanık A.. V..’un aynı şekilde tanıştığı katılan Turan’la hibe projesi yaparak Tarım Bakanlığının aracı kılıp Avrupa Birliği destekleme fonlarından hibe alabileceğini söyleyerek aralarında anlaştıkları, buna göre A.. V..’un T.. S.. ve kardeşi Latif adına hibe projesi hazırlayıp Tarım Bakanlığı aracılığıyla Avrupa Birliği fonlarından hibe alacağı, üretilen mahsullerin organik olması nedeniyle sanık A.. V.. tarafından yüksek bedelle pazarlanacağı, bu işe karşılık Turan’ın Sanık Aytekin’e her ay 3.000 TL danışmanlık ücreti ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, buna göre Turan ve kardeşi Latif’in 100 dekar soğan ekimi yaptıkları, A.. V..’un hazırlayacağı hibe projesinin masrafları için Turan’dan para istediği, Turan‘ın Sanık Aytekin’e 3.500 TL ve 1000 Euro para verdiği, ayrıca daha sonra 20.000 ,10.000 ve 7.000 meblağlı 3 adet çek verdiği, sanık Aytekin’in talebi ile iki adet 10.000 TL, bir adet 5.000 TL’lik 3 adet çek daha verdiği, sanık Aytekin’in alınacak hibeye kefalet olarak arazi gösterilmesi gerektiğini söyleyerek Turan’ın oğluna ait arsa ile ilgili sanık A.. V..’a genel vekaletname verdiği, ancak sanığın her hangi bir şekilde Tarım Bakanlığı aracılığıyla hibe projesine başvurmadığının anlaşıldığı, daha sonrasında katılan T.. S..’ın tanıştığı sanık S.. K..’ın katılandan; katılanın kullandığı hazine arazilerinin tapusunu alacağı vaadiyle önce 500 TL aldığı, daha sonra tapulama işini hallettiğini, Gençali köyündeki hazine arazilerinin toprak reformunu durdurduklarını söyleyerek 10.000 TL daha aldığı, aralarında yaptıkları görüşmeler sırasında T.. S..’ın sanık A.. V.. tarafından dolandırıldığını sanık S.. K..’a söylemesi üzerine, sanık Selahattin’in sanık Aytekin’e kaptırdığı paraları alabileceğini söylediği, 2007 yılının Şubat ayında Turan’a, Aytekin’e kaptırdığı paraya karşılık Aytekin’e ait … plaka sayılı aracı aldığını, aracın devri için 14.000 TL’ye ihtiyaç olduğunu söyleyip katılandan 14.000 TL aldığı, aracı 75.000 TL’ye sattığını söylediği, ancak bankadan bu parayı çekerken sanık Aytekin’in şikayeti üzerine yakalandığını, paraya savcılığın el koyduğu, 10.000 TL’ye avukat tutup parayı kurtaracağını söyleyip katılandan bu defa 10.000 TL aldığı, adliyedeki işleri adliyede çalışan T.. P..’nın halledeceğini söyleyerek Tolga’ya verilmek üzere 500 TL’yi katılandan aldığı, daha sonra Aytekin’in kendisinden şikayetçi olduğunu, yağma suçundan yargılandığını, Aytekin’e tefecilerden para alıp vereceğini söyleyip katılanı inandırarak tefecilere vermek üzere katılandan 100.000 TL’lik senet istediği, Turan’ın sanık Selahattin’e inanarak iki adet 50.000 TL’lik senet verdiği, ayrıca Aytekin’e ait aracı Aytekin’e geri devir etmek için 12.000 TL paraya ihtiyaç olduğunu söyleyerek bu parayı da aldığı, daha sonra da ruhsatlı silahını polise kaptırdığını söyleyip bu silahı almak için 7.000 TL’ye ihtiyacı olduğunu söyleyerek Turan’dan 7.000 TL aldığı, Turan’ın sanık Selahattin’e vermiş olduğu 50.000 TL’lik bonoların günü gelmesi nedeni ile Turan’ın bu senetlere karşılık sanık Selahattin’e 25.000 TL daha verdiği, sanık S.. K..’ın söz konusu senetlerin tefeciler tarafından takibe konulduğunu söyleyerek katılandan 78.000 TL daha aldığı, ancak sonrasında tapu işini halletmediği gibi katılanın sanık Aytekin’e kaptırdığı paraları da alamadığı; sanıkların bu şekilde üzerlerine atılı suçları işlediklerinin iddia edildiği olayda,
1-Sanık S.. K.. hakkında dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde,
Sanık, katılan ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamına göre atılı suçun sanık tarafından işlendiği anlaşılmakla hakkında verilen mahkumiyet kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı kanunun 8.maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; Fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından, adli para cezasının uygulanmasına ilişkin olarak sırasıyla ”1450 gün”, ”1812 gün”, “1510 gün” ve ”30.200 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla ” 5 gün ”, ” 6 gün ”, “ 5 gün” ve ”100 TL ” adli para cezası ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2-Sanık A.. V.. hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz incelemesinde,
TCK’nın 158/1-d bendinde dolandırıcılık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması gerektiği, öte yandan bu bendin uygulanması için kamu kurumunun adının kullanılmasının yeterli olmadığı, mutlaka kurumu temsil edici bir maddi varlığın kullanılmasının zorunlu olması karşısında; somut olayda ise böyle bir halin gerçekleşmediği, sanığın bu haliyle eylemlerinin TCK’nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık eylemini oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde aynı kanunun 158/1-d maddesinde düzenlenen “kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.