Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3632 E. 2014/19885 K. 27.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3632
KARAR NO : 2014/19885
KARAR TARİHİ : 27.11.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/292121
MAHKEMESİ : Bodrum 4. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/03/2011
NUMARASI : 2008/632 (E) ve 2011/133 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, nitelikli hali oluşmaktadır.
Katılanın, Bodrum Yalıkavak’da bulunan C. F.’de devre mülk satın almak istediği bu nedenle o tarihte C. F.’de satış elemanı olarak çalışan sanık ile iletişime geçtiği ve devre mülk alımı için belirtilen şartlarda anlaşma yapıldığı, paranın ödenmesi için anlaşmada gösterilen bankanın katılanın yaşadığı ülkede olmaması nedeniyle telefon görüşmeleri sonucunda katılanın devre mülk alımı için anlaşma doğrultusunda yatırması gereken ilk taksiti C. F.’ da yetkili olarak çalışan Ö.. G.. adına yaptığı ve bu ödemenin kayıtlara geçtiği anlaşma gereği ikinci taksiti yatırmak istediğinde bu kişiye ulaşamadığından anlaşma yapıldığında ilk muhatap olduğu kişi olan sanığa ulaştığı, sanığın bakiye taksitlerin tamamını kendi hesabına yatırabileceğini söylemesi üzerine katılanın 4160 Euro’yu 03.05.2006 tarihinde sanığın hesabına havale ettiği daha sonra sanığın, katılana telefon açarak C. F.’e aidat borcu 920 Euro göndermesini istediği bunun üzerine katılanın 20.06.2006 tarihinde bu parayı da sanığın hesabına gönderdiği ancak söz konusu bu paraların sanık tarafından şirket hesabına yatırılmadığı, kendisi tarafından kullanıldığı, böylece hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
Sanığın, katılan tarafından paraların hesabına yatırıldığı iddia edilen tarihlerde satış elemanı olarak çalıştığı C. F. adlı tatil köyünden ayrıldığını beyan etmesi, katılanın da şikayet dilekçesinde suça konu paraların yatırıldığı tarihte sanığın adı geçen iş yerinden çıkartıldığını öğrendiğini ifade etmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkartılması açısından, sanığın, C. F. adlı tatil köyünde hangi tarihlerde ve hangi statüde çalıştığının yine çalışıyor olduğunun tespiti halinde ise para tahsil etme yetkisinin bulunup bulunmadığı hususlarının net bir şekilde açıklığa kavuşturulmasından ve bu kapsamda; söz konusu paranın işyerinde çalışmadığı dönemlerde alınmış olması halinde suç tipinin 5237 sayılı TCK’nın 157/1 maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun oluşturup oluşturmayacağı hususunun karar yerinde tartışılmasından sonra toplanan bütün deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de,
Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27.11.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.