Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3595 E. 2014/19468 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3595
KARAR NO : 2014/19468
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/290532
MAHKEMESİ : Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 13/04/2011
NUMARASI : 2010/496 (E) ve 2011/495 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanığın kahvehanede oturan müştekilere, Hürriyet gazetesinde ve Yaysat’ın personel biriminde çalıştığını, kendilerine iş bulabileceğini söyleyerek müştekilerden ayrı ayrı 65’er TL para aldığı, sanığın suçunu ikrar ettiği, böylece sanığın, hileli hareketlerle müştekiler aleyhine haksız menfaat temin etmek suretiyle zincirleme dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık ve müşteki beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 157/1., 43/1. ve 62. maddeleri gereğince 2 yıl 7 ay 7 gün hapis cezası ve 5.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildikten sonra, hüküm fıkrasına hataen “sanığın sonuç olarak 2 yıl 1 ay hapis ve 4.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına” şeklindeki kararla ilgisiz olan bir cümlenin eklenerek hükümde karışıklığa yol açılması,
2-5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.