Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3461 E. 2014/19523 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3461
KARAR NO : 2014/19523
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/91729
MAHKEMESİ : Malatya 4. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 20/10/2010
NUMARASI : 2009/326 (E) ve 2010/514 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, nitelikli hali oluşmaktadır.
Somut olayda ; 15.05.2007 tarihli trafik kazasında katılanlar Erol ve Derviş’in çocuklarının vefat ettiği, iş takipçiliği yapan sanık Beyhan’ın katılanlarla irtibata geçerek sigorta şirketinden sigorta bedellerini almak için katılanlardan vekaletname aldığı, ilgili vekaletname uyarınca sanığın sigorta şirketinden katılar adına bankaya yatırılan paraları çektiği ancak katılanlara vermeyerek uhdesine geçirdiği anlaşıldığından hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak ;
1- Sanık Beyhan’ın, aynı kazada çocukları vefat eden katılanlarla aynı anda görüşüp aynı vekaletnameyle sigorta işlemlerini takip etmek için yetki aldığı ve aynı tarihte bankaya yatırılan parayı çekerek uhdesine geçirdiği ve bu şekilde atılı suçu birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlediği anlaşıldığından TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden iki ayrı mahkumiyet kararı verilmesi suretiyle fazla ceza tayini,
2- Mahkum olduğu hapis cezası ertelenen sanık hakkında TCK’nın 53/1-c maddesindeki haklardan yoksun bırakılamayacağının gözetilmemesi suretiyle aynı Kanun’un 53/3. maddesine muhalefet edilmesi,
3- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12/11/1979 tarih, 1979/2-229 Esas, 1979/477 sayılı Kararında da belirtildiği üzere; “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, vekalet ücretinin belirlenmesinde ilke olarak müdahil veya sanıkların sayısını ya da sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan davaların sayısını ele almıştır. Taraflara yükletilecek avukatlık parasının da her dava için ayrı ayrı belirlenmesini öngörmüştür.” Buna göre ayrı ayrı dava açılmadıkça vekalet ücretinin ayrı ayrı takdiri mümkün görülmediğinden, aynı vekil ile davayı takip eden katılanlar için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.