Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3380 E. 2014/19104 K. 18.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3380
KARAR NO : 2014/19104
KARAR TARİHİ : 18.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/59786
MAHKEMESİ : İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 29/09/2010
NUMARASI : 2010/44 (E) ve 2010/231 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın katılandan yaptığı alışverişte katılana Ankara 25/03/2008 keşide yer ve tarihli, keşidecisi T. Taşımacılık Turizm İnşaat San. ve Tic.Ltd.Şti., muhatabı Türkiye İş Bankası D. Ankara Şubesi olan, A. Ü. emrine düzenlenmiş, 9.500,00TL tutarlı, ilk ciranta olarak A. Ü. olan çeki ciro edip verdiği, günü geldiğinde katılanın çekin bedelini almak istediğinde çekin tamamen sahte oluşturulmuş bir çek olduğunu öğrendiği, bu şekilde sanığın iğfal kabiliyeti olan tamamen sahte bir çek tanzim ederek resmi belgede sahtecilik suçunu ve bu çeki katılana vererek nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia olunan somut olayda; çekte adı ve telefon numarası geçen A. Ü.isimli şahsın hiç araştırılmamış olması, sanığın beyanında bu kişi ile arkadaşı Ç. A. vesilesi ile tanışmış olduğunu beyan etmesi, çekin keşidecisi T. Taşımacılık şirketinin ticaret sicil memeurluğu vasıtası ile adresinin tespit edilmesine karşın yetkilisinin dinlenmemesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, çekin arka yüzünde A. Ü. isimli kişinin isminin altında yazan ve bu kişiye ait olduğu tahmin edilen … numaralı telefon hattının suç tarihi öncesi ve sonrasında kimin kullanımında olduğunun tespiti amacıyla TİB kurumu ve ilgili GSM kurumuna yazı yazılması, telefonun sahibinin açık kimlik ve adres bilgilerinin tespitinin ardından bu kişi ya da kişilerin celp edilerek konu ile ilgili dinlenmesi, sanığın temin edilerek arkadaşı olan Ç. A.’un açık kimlik ve adres bilgilerinin sorulması, bu kişinin temin edilip tanık sıfatı ile dinlenmesi sureti ile A. Ü.isimli kişiye ulaşılmaya çalışılması, A. Ü.’a ulaşılması durumunda bu kişinin imza ve yazı örneklerinin alınması ile çek üzerinde kriminal inceleme yaptırılması ve T. Taşımacılık şirketinin suç tarihi dönemindeki yetkili temsilcisinin temin edilerek konu ile ilgili ifadesinin alınmasının ardından sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine hükmedilmesi,
Kabule göre;
5237 sayılı Kanunun 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18/11/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.