Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/3181 E. 2014/19390 K. 20.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3181
KARAR NO : 2014/19390
KARAR TARİHİ : 20.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/94808
MAHKEMESİ : Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/10/2010
NUMARASI : 2009/154 (E) ve 2010/365 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde,dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın,sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa,basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanığın, babası adına Y. K. Bankası Adana Şubesi’ne müracaat edip, sahte olarak düzenlediği maaş bordrosunu ibraz ederek kredi kullandığı, kredi onayından sonra babası olan M.. S.. adına talep dilekçesi düzenleyerek paranın kendi hesabına yatırılmasını sağladığının iddia edildiği somut olayda; sanığın Cumhuriyet savcısı huzurundaki savunmasında kredi başvurusunu kendisinin yaptığını ve parayı da yine kendisinin aldığını beyan etmesi karşısında ilgili bankadaki görevliler tespit edilip sanığın kredi başvurusunu bizzat kendisinin mi yaptığı, yoksa yanında başka birisini mi getirip babası olarak tanıttığı hususlarının sorulması, buna ilişkin olarak teşhis işlemlerinin yaptırılması, kullanılan kredinin sanığın hesabına aktarılması için temyiz dışı sanık M.. S..’ın yazdığı ve sanığın bankaya ibraz ettiği dilekçenin üzerine teyit alındığına dair şerh düşüp paraf yapan banka görevlisi tespit edilerek teyit için kiminle görüştüğünün sorulması, kredi belgeleri arasındaki kira kontratı ile başvuru formlarındaki imzalar arasındaki bariz fark değerlendirilerek, kredi başvuru evrakının ekinde adına kredi talebinde bulunulan M.. S..’a ait nüfus cüzdanı fotokopisi ve tapu belgesindeki fotoğrafların da yeterli netlikte olduğu, banka görevlilerinin sanığın yanındaki şahsın kim olduğunu denetleme imkanlarının bulunup bulunmadığı tespit edilmesinden sonra öncelikle kullanılan hilenin basit yalan olup olmadığının tespiti, banka görevlilerinin denetim imkanını ortadan kaldıracak ne gibi hileli hareketlerin sergilendiği hususlarının araştırılıp tartışılmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve tespiti gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.