YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/31497
KARAR NO : 2014/2041
KARAR TARİHİ : 06.02.2014
Tebliğname No : 15 – 2013/367102
MAHKEMESİ : Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/05/2009
NUMARASI : 2009/11 (E) ve 2009/182 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sigorta edenin dolandırılması, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Suçun oluşması için, sigorta bedelini almak üzere, zararın gerçekleştiğini ileri sürerek bu bedeli sahte işlem ve belgelerle almaları ya da almaya kalkışmaları gerekir. Olayla ilgili belgeler sigorta kurumuna sunulmadıkça suçun icra hareketleri başlamaz. Failin sigortalı malını, sigorta bedelini almak için tahrip etmesi, yakması, bozması, yok etmesi kandırmaya yönelik ağır yalandır ve hiledir. Bu şekilde sigorta bedelinin alınması halinde dolandırıcılık suçu oluşur. Failin sigorta edilen veya sigorta bedelini alacak kişi olması gerekmez. Sigortanın türü de önemli değildir. Mal veya yaşam sigortası mali sorumluluk sigortası vb. olabilir. Yanıltıcı uygulamaların sadece araç sigortalarında değil, bedeni hasarlar da dâhil olmak üzere her tür sigorta alanında yapıldığı, sigorta şirketinin sözleşme şartları çerçevesinde ödememesi gereken bir hasarı ödetmek amacıyla sigorta şirketine bilerek yanlış bilgi verilmesi veya önemli bir hususun gizlenmesi ya da sigorta süresi içerisinde kasıtlı olarak bir hasara sebep olunması veya hasarın miktarının olduğundan fazla gösterilmesi suretiyle yarar sağlanması şeklinde ortaya çıktığı gözlemlenmektedir.
Sanık M.. Y..’ın suç tarihinde karakola başvurarak, diğer sanık İ.. Y..’tan haricen satın aldığı motosikletin çalındığını bildirdiği, soruşturma devam ederken tekrar karakola giderek, daha önceki ifadesinin doğru olmadığını, sanık İlhan’ın yönlendirmesi ile bu şekilde ifade verdiğini beyan ettiği, sanık İlhan’ın ise savunmasında suça konu motosikleti sanık Mümin’e sattığını, bir miktar peşin, kalanı için bono aldığını, hırsızlık olunca bonoyu iade ettiğini, motosiklet bulununca da parayı vereceğini beyan ettiği, bunun üzerine sanık M.. Y..’ın Cumhuriyet savcısı’na mahkemeye verdiği savunmalarında, tekrar motosikleti satın aldığını belirtip, karakola kendisini zorla götüren polislerin kendisini darp edip, ifadesinde belirtmediği hususları yazıp, zorla imzalattığını savunduğu, motosikletin sigortalı olup, katılan sigorta şirketinin hırsızlık ihbarının gerçek olmadığını değerlendirerek tazminat ödemediği, sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde sigorta bedelini almak amacıyla dolandırıcılığa teşebbüs suçunu işlediklerinin iddia edildiği somut olayda; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti için, katılan sigorta şirketinin “yapılan araştırma üzerine hırsızlık olmadığı anlaşıldığından hasar ödenmemiştir.” şeklindeki bildirimi dikkate alınarak, şirket tarafından ne gibi bir araştırma yapıldığının sorulmasına, varsa bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istenmesi, mahkemedeki ifadesinde olay gecesi sanığın motosikletini itekleyerek götüren iki kişi gördüğünü belirten tanık G..K..ı’nın olayı polise ihbar edip etmediği, sanık Mümin’e bu durumu ne zaman bildirdiği hususlarının sorulması, sanık Mümin’in “ikinci ifademi baskı ve dayak sebebiyle verdim.” şeklindeki beyanı nedeniyle ifadesini alan ilgili kolluk görevlileri hakkında işlem yapılıp yapılmadığının araştırılması, sonucuna göre bu görevlilerin tanık sıfatıyla dinlenilmesi, böylece sanıkların ifadelerindeki çelişkinin giderilmesi gerektiği gözetilmeden ve eksik inceleme ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanık İ.. Y.. müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.