Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/31216 E. 2014/136 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/31216
KARAR NO : 2014/136
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
1-Maliye hazine vekilinin suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçundan verilen karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanıklara atılı suçla korunan hukuki yarar da nazara alındığında; suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakkı bulunmayan Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı’nın davaya katılmasına ilişkin verilen karar hukuki değerden yoksun olup, hükmü temyiz yetkisi vermeyeceğinden, hazine vekilinin temyiz talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesine istinaden uygulanması gereken 317. maddesi gereğince REDDİNE,
2-Sanıklar müdafilerinin dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa dolandırıcılıktan değil, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Somut olayda; …şirketinin ortakları ve imza yetkilileri olan sanıklar … ile …’nın, sanık …’in arkadaşları ve hemşerisi oldukları, sanık …’ın … firması ile anlaşma yapmak üzere Ukrayna’ya gittiği, …firması ile adı geçen şirket arasında 24.05.2006 tarihinde 10.000 metrik ton demirin alım ve satımı konusunda sözleşme imzalandığı, bu nedenle sanıkların demir ürünlerini pazarlamak için değişik firmalarla görüşme yaptıktan sonra, 2006 yılının Ağustos ayında Suriye’de bulunan … şirketiyle 10.000 ton demirin 3.000’er tonluk partiler halinde satılacağına dair anlaşma sağladıkları, bu kapsamda …’in hesabının bulunduğu ve Fransa’da yerleşik … isimli banka tarafından Türkiye’de yer alan Yapı Kredi ve Garanti bankalarına ihracat akreditifi açılmasına rağmen, ilgili bankaların teyitsiz akreditifi kabul etmeleri nedeniyle anlaşmanın sağlanamadığı, sonrasında Tekstil Bankası Bakırköy şubesinde sanık …’in önceden tanıdığı olan şube müdürü olan …’nın yanına hep birlikte giderek ihracat akreditifine onay verip vermeyeceklerini sordukları, tanığın akreditif işine sıcak bakması nedeniyle …firması, … ve … adına ihracat akreditifi hesabı açıldığı, müşterisi tarafından bilgilendirilen amir banka konumundaki Banque SBA Paris bankası tarafından Internatıonal Cosultıng Company şirketinin açtırdığı transit ticaretine (% 5 toleranslı) konu 1.170.000,00 USD’li teyitli ihracat akreditifi açılarak katılan … A.Ş’ye SWİFT yöntemiyle gönderildiği, katılan banka tarafından ihracat akreditifine teyit eklenmesi üzerine sanıklar tarafından 10.10.2006 tarihinde ibraz edilen konişmento, fatura, SGS raporu ve akreditif ile ilgili diğer belgelerin katılan banka tarafından yapılan kontrolünde herhangi bir olumsuzluğa rastlanılmadığından 16.10.2006 günü amir banka olan Banque SBA Paris’ten rambursman talebinde bulunulduğu, aynı şekilde sanıkların da, belgelerin ibrazından sonra aracılık ücretlerinin ıskonto edilerek paranın ödenmesini talep etmeleri üzerine 18.10.2006 günü ticaret bedeli olan 1.718.000.212,50 TL’nin …
şirketinin hesabına yatırıldığı, sanıkların Selbrin şirketi yetkilisinin elden 300.000 USD’nin verilmesi yönünde talepte bulunduğunu belirterek bu tutardaki parayı çektikleri ve anılan şirketin temsilcisi olduğu belirtilen …’ye verdiklerini gösterir makbuzu ibraz ettikleri, geri kalan 771.212,50 USD parayı ise Letonya Cumhuriyetinde bulunan Paritate Bank… hesabına transfer ettikleri, Moldova Cumhuriyeti vatandaşı olan hesap sahibi Ravenschi İuri’nin, 776.000 ABD dolarının 20.10.2006 tarihinde “…şirketinin (adresi:ABD) AS Regionalaja İnvesticiju bankasında bulunan hesabına transfer edilmesi yönünde talimat vermesi nedeniyle paranın belirtilen hesaba gönderildiği, 19.10.2006 tarihinde amir banka olan Banque SBA Paris’in, ibraz edilen belgelerden charter party konişmentonun yapılan akreditife aykırı olduğunu belirterek rezerv koyduğu, gerek yüklendiği belirtilen malların ithalatçının belirtmiş olduğu Suriye’deki Tortous limanına ulaşmaması, gerekse de gemi sahibinin parasını alamaması halinde taşınan mallara el koyma hakkının bulunduğu konişmento nedeniyle …’in, 07.11.2006 tarihinde belgeleri geri çevirmesi üzerine katılan … bankasınca tüm akreditife bedelinin Banque SBA Paris’e iade edilmek zorunda kalındığı, el koyma kararının bulunması nedeniyle AS Regionalaja İnvesticiju bankasında bulunan paranın, Paritate Bank Riga’ya iade edildiği, bu olaylardan sonra yapılan araştırmalarda konişmentoda ismi yazılı olan … isimli geminin gerçekte var olmadığı, gemi kaptanı görünen kişinin de mevcut olmadığı, konişmento ile uluslararası gözetim ve denetim firması olan SGS adına düzenlenen ağırlık inceleme raporu ile ibraz edilen diğer tüm belgelerin sahte olduklarının anlaşıldığı, ismi taklit edilen Kapıtan Grinenko adlı geminin 07.10.2006 tarihinde Cezayir’e demir götürmek üzere yola çıktığı, konişmentoda yer alan gemi ismi, kaptan ve yükleme tarihinin sehven yanlış yazıldığı yönündeki sanık …’ın savunmalarının oluşa uygun düşmediği, ayrıca sanıkların yanlarında dış ticaret danışmanları olan tanık …’nın bulunmasına rağmen yanılmalarının mümkün olmadığı, yine manifestoyu sunamamaları ile yabancı dil bilmediklerinden yanıldıklarını belirtmelerinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği, …’de kayıtlı olarak görünen Selbrin şirketinin Ukrayna’daki faaliyetlerine dair hiçbir kayda ulaşılamadığı gibi, temsilcisi olduğu belirtilen …’nin ikamet kayıtlarının da bulunmadığı, banka yetkilileriyle ilk temasa geçen kişinin sanık … olduğu, teyit bankasının bulunmasından sonra dahi sürekli olarak kredi işlemlerini takip ettiği, eksik kalan belgeleri tamamlayarak olumsuzlukları ortadan kaldırdığı, kendi kişisel hesabından …şirketine 95.000,00 USD para gönderdiği, Tekstil Bankasına ait olduğu anlaşılan 10.000,00 USD’nin evinde yapılan aramada ele geçirildiği anlaşıldığından, sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarını işledikleri yönündeki mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
5237 sayılı Kanun’da, 765 sayılı Kanun’dan farklı olarak “gün para cezası” sisteminin kabul edilmesine bağlı olarak nispi para cezasına yer verilmediğinden, sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken, TCK’nın 158/1-j-son maddesine göre adli para cezalarının, elde edilen veya elde edilmek istenilen haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde temel gün birim sayısı üzerinden belirlenip, artırım ve indirimlerin yapılmasından sonra elde edilen sonuç gün birim sayısının, bir gün karşılığı olarak 20-100 TL arasında tespit edilecek para miktarı ile çarpılması suretiyle tayin edilmesi gerekirken, temel cezanın 5.000 gün olarak belirlenip, indirim oranının uygulanmasından sonra haksız menfaat tutarının iki katının altında kaldığından bahisle bu meblağa yükseltilip bunun üzerinden indirim maddesinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayin edilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik suçlarından yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 13.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.