YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/31197
KARAR NO : 2014/1830
KARAR TARİHİ : 04.02.2014
Tebliğname No : 15 – 2013/316618
MAHKEMESİ : İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 19/06/2013
NUMARASI : 2011/557 (E) ve 2013/150 (K)
SUÇ : Dolandırıcıık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanık müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanığın Kağıthane Belediyesinde çalıştığını, kentsel dönüşüm çevçevesinde Toki tarafından Kağıthane İlçesi Hamidiye Mahallesinde 1200 konut yapılacağını bu konutlardan 1000 tanesinin dar gelirli vatandaşlara yaklaşık 60.000,00 TL’ye satılacağını, kendisinin konutların tahsisinde görevli olduğunu, belirli bir bedel karşılığında kuraya girmeden daire tahsisinde yardımcı olabileceğini söyleyerek, bir kısım müştekilere “Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı K.. H..Mahallesi Konut Projesi Başvuru Formu”, “Toplu Konut Kredileri Uygulama Yönetmeliği Uyarınca Düzenlenecek Beyanname ve Taahhütname”, “Toplu Konut Yapımcılarına Kredi Açılmasına İlişkin Tebliğ” ve “Konut Ödeme Tablosu” düzenledikten sonra, T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı kaşesini basıp onaylayarak ikna ettiği müştekilerden muhtelif tarihlerde ve değişik miktarlarda haksız menfaat temin ettiği iddia ve kabul olunması karşısında; sanığın eyleminin kamu kurumu niteliğindeki Toplu Konut İdaresi Başkanlığının ismi ile maddi varlığı olan bahse konu belge, kaşe ve simgeler kullanılarak 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d maddesinde öngörülen “Kamu kurumunun vasıta olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdir ve değerlendirmesinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakların saklı tutulmasına, 04/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.