Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2983 E. 2014/19004 K. 17.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2983
KARAR NO : 2014/19004
KARAR TARİHİ : 17.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/91957
MAHKEMESİ : Manavgat Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01/10/2010
NUMARASI : 2010/4 (E) ve 2010/256 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Alanya ilçesi konaklı kasabasında PVC çelik kapı üzerine işyeri olan sanık A.. S..’nın, Manavgat ilçesinde faaliyet gösteren Ü. Sanayi turizm limited şirketinin işletmecisi olan ve plastik doğrama işi yapan katılan M.. Y..’dan almış olduğu PVC malzemesi karşılığında herhangi bir ciro işlemi yapmadan verdiği çekin, bankaya ibrazında çalıntı olduğunun iddia edildiği olayda; sanığın aşamalardaki tüm savunmalarında, aralarındaki ticari ilişki karşılığında suça konu çeki M.. Y..’a verdiğini, aralarında açık hesap bulunduğunu belirtmesi ve bunun da şikayetçi tarafından doğrulanması karşısında, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek ortaya çıkarılması bakımından, öncelikle sanığın soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifadesinde ticari ilişki karşılığında bu çeki H. P.’tan aldığını ve onun da öldüğünü belirtmesi daha sonra da yargılama aşamasında bu kişiyi tanımadığını, onunla hiçbir ticari ilişkisinin bulunmadığını anlatması dolayısıyla, beyanları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve sanığın aynı savunmada müteahhitlik yapan ve Manavgat’ta bulunduğunu bildirdiği C. Y.’a PVC işi yaptığını söylemesi ve çekin arkasında ciro eden olarak H. P.’ın kaydının bulunması nedeniyle öncelikle M.. Y.. ile sanık arasındaki ilişkinin ne kadar süre devam ettiği, açık hesapta ödemelerin ne şekilde yapıldığı, müşteri çeki ile ödeme yapılıp yapılmadığı, ödeme yapılmış ise, sorunlu çıkan çek bulunup bulunmadığının belirlenmesi, suça konu müşteri çekinin daha önceki borç için mi yoksa sonradan mı verildiğinin değerlendirilmesi, ayrıca H. P.’ın telefon numarasından hayatta olup olmadığı, hayatta ise kendisinin, değilse mirasçılarının dinlenerek sanık ile hukuki ilişkilerinin bulunup bulunmadığının tespiti ve müteahhitlik yapan c. Y.’ın temin edilerek savunmanın araştırılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumun tayin ve takdiri gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.