Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/29650 E. 2014/19838 K. 26.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/29650
KARAR NO : 2014/19838
KARAR TARİHİ : 26.11.2014

Tebliğname No : 15 – 2012/126617
MAHKEMESİ : Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 08/02/2012
NUMARASI : 2010/485 (E) ve 2012/62 (K)
SUÇ : Kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme, hakaret

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
O yer Cumhuriyet savcısının temyizinin sanık lehine olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Sanık A.. G..’in müşteki sıfatı bulunmadığı halde, gerekçeli karar başlığına müşteki sanık olarak yazıldığı görülmüşse de, bu hususun mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde,265. maddesi ile düzenlenen; “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup;bu suçta,kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu,seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla,cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için,öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil,görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle,kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse,fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir.
Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.Hakaret huzurda işlenebileceği gibi, gıyapta da işlenebilir. Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun yokluğunda en az ikiden fazla kişilerle ihtilat edilerek yani en az üç kişinin hakaret sözünü öğrenmiş olması kaydıyla hakaretin yapılması şarttır. Mağdur bu sayıya dâhil değildir. Mağdurun hazır olması halinde gıyapta hakaret den bahsedilemez. Kendileriyle ihtilat edilen kişilerin bir arada bulunmaları ve hakaret sözünü aynı anda öğrenmelerine gerek yoktur. İhtilat aktarma suretiyle gerçekleşmişse hakaret sözlerinin aynı yada benzer olması aranmalıdır. Fail, sözlerini ikiden fazla kişiye söylemekte yada daha çok kişinin duyabileceği bir yerde konuşmakta ve sözleri başkaları tarafından duyulabilmekte, failde bu durumun bilincinde ise ihtilat oluşmuştur.
Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Sanığın, sarhoşluğun verdiği etkiyle sokakta taşkınlık yaptığına dair gelen ihbar üzerine katılan polis memurlarının olay yerine intikal ettiği, sanığın katılanlara hitaben sinkaflı olarak küfür etmeye başladığı, katılanların sanığı etkisiz hale getirmeye çalıştıkları sırada katılanlara vurarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı, katılanlara hitaben “sizinle görüşeceğiz, bunun hesabini vereceksiniz” diyerek tehdit ettiği, katılan Yılmaz’ın elinde bulunan el telsizini alarak antenini kırıp yere attığı, orantılı güç kullanılarak yakalanıp 94 78 numaralı ekip aracına bindirildiği sırada aracın sol arka stop lambasına tekme atarak kırdığı ve yine aracın içerisine bindirildiğinde aracın sağ ses hoparlörü ile aracın arka bagaj kapısı iç kısmında bulunan plastik profili tekmeleyerek kırdığının iddia edildiği olayda sanık, tanık ve katılan beyanları, doktor raporu, görgü tespit tutanağı ile tüm dosya kapsamına göre eylemin kamu malına zarar verme suçunu oluşturduğuna yönelik mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, o yer Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanığın, katılan Y.. Ç..’ın kullandığı el telsizine ve ekip aracına zarar verdiğinin kabul edildiği somut olayda, zarar verilen el telsizi ve ekip aracının Emniyet Müdürlüğüne ait olması ve sanığın eylemlerin tek bir olay içerisinde gerçekleştirmiş olması karşısında, eylemin tek suç olarak kabulü yerine, kamu malına zarar verme suçunun birden fazla kişiye karşı işlediğinden bahisle, TCK’nın 43/2. maddesi uygulanarak sanığa fazla ceza tayini,
2-Sanığa, kamu malına zarar verme suçundan verilen 1 yıl 15 gün hapis cezasının, sanığın sabıkalı oluşu ve suç işleme yönündeki olumsuz tutumu gözönüne alınarak ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesine karşın, görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarından verilen hapis cezalarının, sanığın kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezasının olmaması ve tekrar suç işlemeyeceği konusunda kanaat oluştuğundan bahisle ertelenmelerine karar verilmek suretiyle, TCK’nın 51.maddesinin uygulanması sırasında çelişkili gerekçelerle karar verilmesi,
3-Sanık hakkında kamu malına zarar verme suçundan sonuç olarak 1 yıl 15 gün hapis cezasına hükmolunduğu, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin üçüncü fıkrasında hapis cezası ertelenmiş olan kişiler hakkında, kendi altsoyu üzerindeki “velayet, vesayet ve kayyımlık” yetkileri açısından aynı maddenin 1. ve 2. fıkralarındaki hükümlerin uygulanmayacağı öngörüldüğü halde, hapis cezası ertelenmiş olan sanık hakkında, kendi altsoyu üzerindeki “velayet, vesayet ve kayyımlık” yetkilerinden de yoksun bırakılmasına karar verilmesi,
4-Sanığın her iki katılanı yaralayıp, tehdit etmek suretiyle direnme suçunu işlemesi karşısında, suçun yasal tanımında yer alan ve hukuksal anlamda tek bir fiili oluşturan davranışları, görevini ifa eden kamu görevlilerine karşı görevlerini yaptırmamak için gerçekleştirmiş olması nedeniyle, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmeyerek eksik ceza tayini,
5-Şartları oluştuğu halde, hakaret suçundan hüküm kurulurken TCK’nın 53.maddesinin uygulanmasına karar verilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 26/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.