Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2962 E. 2014/19232 K. 19.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2962
KARAR NO : 2014/19232
KARAR TARİHİ : 19.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/78935
MAHKEMESİ : Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01/10/2010
NUMARASI : 2010/90 (E) ve 2010/311 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir. Türk Ticaret Kanunu’nun 14. maddesinde; Tacir, kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır.“ denilmektedir. Ticaret şirketleri,aynı Kanun’un 124. maddesinde, Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Kooperatif yöneticilerinin, kooperatifin faaliyeti kapsamında, dolandırıcılık suçunu işlemeleri de nitelikli hâl, kabul edilmiştir. Üye sayısı dolmasına rağmen, üyeliğe kabulün devamından bahsederek üye kayıt edilmiş gibi kişinin parasının alınması bu suç tipine örnek gösterilebilir. Kooperatif yöneticilerinin kimler olduğu 1163 sayılı Kooperatifler kanunun 55 ve devamı maddelerinde tanımlanmıştır. Buna göre; Yönetim Kurulu, kanun ve ana sözleşme hükümleri içinde kooperatifin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetim Kurulu en az üç üyeden kurulur. Bunların ve yedeklerinin kooperatif ortağı olmaları şarttır. Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen tüzel kişiler, temsilcilerinin isimlerini kooperatife bildirir. Bu suçun oluşabilmesi için, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin dolandırıcılık suçunu ticari faaliyetleri sırasında işlemiş olmaları gerekir. Keza, kooperatif yöneticilerinin bu nitelikli halden cezalandırılabilmeleri için suçun kooperatifin faaliyeti kapsamında, işlenmesi gereklidir. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi ya da şirket adına hareket eden kişi ya da kooperatif yöneticisi olabilir.
Katılanın, sanıkların ortak oldukları M. İnşaat Ticaret Ltd. Şirketinin yaptırmakta olduğu inşaattan 130.000 TL değerinde daire satın aldığı, 30.000 TL ücreti anlaşma tarihinde peşin olarak ödediği, kalan 100.000 TL için, satın aldığı daire tamamlanıp tapu verildiği esnada kendi adına kayıtlı başka bir dairesini takas olarak vermeyi kabul ettiği, ancak aradan zaman geçmesine rağmen inşaatın bitirilemediği ve sanıklar tarafından aynı dairenin Süheyla Beyaztaş isimli şahısa da satıldığını öğrendiği, bu suretle sanıkların dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda;
Gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak, katılanın ifadesinde bahsi geçen ve evin ikinci defa kendisine de satıldığı beyan edilen S. B.’ın, sanıkların inşaatı devrettikleri müteahhit Beşir Tan’ın ve inşaatın yapıldığı arsa sahiplerinin kimlik bilgileri tespit edilerek olaya ilişkin bilgilerinin sorulması, arsa sahipleriyle sanıklar arasında yapılan ve feshedilen sözleşmelerin onaylı örneklerinin getirtilmesi, şikayet dilekçesinde belirtilen S. B. ile sanıklar arasında devam eden Adana 2. Tüketici Mahkemesi’nin ve Adana 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin dosyalarının talep edilip incelenmesi ve onaylı örneklerinin dosya arasına alınması, Tapu Müdürlüğü’nden ve ilgili kurumlardan satış ve devir belgelerinin getirtilmesi, bahse konu dairenin tapu kayıtları talep edilerek dairenin kimin üzerine kayıtlı olduğunun belirlenmesi, tüm belge ve deliller incelendikten sonra sanıkların hukuki durumunun tayin ve tespiti gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçe ve yetersiz araştırma ile sanıkların beraatlerine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.