Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2953 E. 2014/19067 K. 18.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2953
KARAR NO : 2014/19067
KARAR TARİHİ : 18.11.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat, mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Somut olayda; sanık …’ın … ‘le 17/04/1960 tarihinde evlendiği akabinde 31/03/1988 tarihinde … ‘in vefat ettiği, 8431891 sigorta sicil numaralı … ‘in o tarihte hak sahibi olan eşi …’a Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından dul maaşı bağlandığı, sanık …’ın 23/08/1995 tarihinde başka bir şahısla evlenmesine rağmen bağlanan bu maaşı almaya devam ettiği gibi oğlu olan diğer sanık …’e Sosyal Sigortalar Kurumundan dul maaşı alması hususunda 21/08/1995 tarihli vekaleti verdiği, bu vekalete dayalı olarak da 24/07/2007 tarihinde kadar söz konusu maaşın sanık … tarafından haksız yere alındığı, …’ın 23/08/1995 tarihindeki evliliğinin kuruma bildirilmediği, her iki sanığın 23/08/1995 tarihinden 21/05/2007 tarihine kadar kurumdan haksız olarak dul aylığı alındığı iddia edilen olayda; sanık …’in annesi olan diğer sanık …’nin 23/08/1995 tarihinde resmi evlenmesinden iki gün önce annesinden aldığı vekaletname ile …bankasından babasından kalan maaşı almaya devam ettiği, 23/08/1995 tarihi ile 21/05/2007 tarihleri arasında 22.985 TL dul maaşı aldığı, bu şekilde kamu kurum ve kurulusunun zararına olarak dolandırıcılık suçunu islediği, sanık … hakkında dolandırıcılıktan dolayı kamu davası açılmış ise de sanığın dolandırıcılık kastı ile hareket etmediği gerek sanık …’in savunması gerekse sanık …’nin ikinci evliliğinden sonra dul maaşını aldığı yönünde delil olmadığı, bu nedenle sanık … yönünden suçun oluşmadığından beraatına yönelik mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
1-Sanık … hakkındaki hükmün temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2-Sanık … hakkındaki hükmün temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
a-Sanığın, katılan kuruma yönelik üzerine atılı suçu 23/08/1995-21/05/2007 tarihleri arasında işlemesi nedeniyle eyleminin TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme şekilde dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden eksik ceza tayini,
b-Dolandırıcılık suçu açısından, 5237 sayılı Kanun’da 765 sayılı Kanun’da farklı olarak “gün para cezası sistemi” kabul edildiği için bu sistemde nispi para cezasına yer verilmemiştir. İlgili maddelerin gerekçe bölümlerinde de 5237 sayılı TCK sisteminde nispi para cezasının öngörülmediği açıkça belirtilmektedir. Ancak, 5237 sayılı Kanun’un 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra 29.06.2005 gün ve 5377 sayılı Kanunun 19. maddesi ile Değişik TCK’nın 158/1. fıkrasına eklenen “… Ancak, (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde hapis
cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katında az olamaz.” cümlesi ile getirilen yeni değişikliğe ilişkin gerekçede de belirtildiği üzere, 158. maddenin 1. fıkrasına eklenen son cümledeki “…adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.” hükmünün uygulanabilmesi için öncelikle suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olması gerekmektedir.
Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli ise; o takdirde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir.
Bu açıklama kapsamında sonuç adli para cezasının yersiz ödeme miktarına göre 2298 gün olarak belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde nitelikli dolandırıcılık suçundan, 900 gün adli para cezası esas alınmak suretiyle eksik ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.