Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2952 E. 2014/19070 K. 18.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2952
KARAR NO : 2014/19070
KARAR TARİHİ : 18.11.2014

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, hakaret, tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye …, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur.İsnadın ispatı konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek;mağdurun … şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, … ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.
Hakaret huzurda işlenebileceği gibi, gıyapta da işlenebilir. Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun yokluğunda en az ikiden fazla kişilerle ihtilat edilerek yani en az üç kişinin hakaret sözünü öğrenmiş olması kaydıyla hakaretin yapılması şarttır. Mağdur bu sayıya dâhil değildir. Mağdurun hazır olması halinde gıyapta hakaret den bahsedilemez. Kendileriyle ihtilat edilen kişilerin bir arada bulunmaları ve hakaret sözünü aynı anda öğrenmelerine gerek yoktur. İhtilat aktarma suretiyle gerçekleşmişse hakaret sözlerinin aynı yada benzer olması aranmalıdır. Fail, sözlerini ikiden fazla kişiye söylemekte yada daha çok kişinin duyabileceği bir yerde konuşmakta ve sözleri başkaları tarafından duyulabilmekte, failde bu durumun bilincinde ise ihtilat oluşmuştur.
Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Tehdit,bir kimsenin başkasını,kendisinin veya yakınının hayatına,vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin,onun iç huzurunu bozmaya,onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir.Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi,verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir.Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.
Somut olayda; şikayetçinin avukat olup, müvekkili olan … Halı Mobilya Ltd.Şti.ye borçlu olan sanık ve eşi hakkında Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2008/18568 E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığı, takibin kesinleşmesi üzerine sanığın eşi borçlu …’ın evine hacize gidildiği, taşınır malların haczedilip, yediemin olarak borçluya teslim edildiği, haciz mahalline gelen sanığın şikayetçiye kendisinin ve eşinin bankadaki mevduatlarına TMSF tarafından 5811 sayılı Kara Paranın Aklanması Hakkındaki Kanun gereğince el konulduğunu, yakında serbest bırakılacağından borcu kapatacaklarını ancak TMSF tarafından bloke olunan paraların alınabilmesi için damga vergisi ve harçlarını yatırması gerektiğini, kimseden para bulamadığını belirtmesine inanan şikayetçinin, vekilinin alacağını borçlunun ödeyebilmesi için sanığa adliyede 03/03/2009 tarihinde 3450 TL nakit olarak borç verdiğini, yine 10/04/2009 tarihinde 3300 TL verdiği, sanığın şikayetçiye, “alacağımı alamazsam taşınmazlarımı satarsın ve alacağını alırsın” diyerek güven telkin etmesi üzerine Ankara 32. Noterliğinin 11358 yevmiye nolu alım satım ve avukatlık genel vekaletnamesi verdiği, şikayetçinin 27/04/2009 tarihinde sanığa 3300 TL elden para verdiği, karşılığında senet aldığı, şikayetçi tarafından yapılan araştırma üzerine sanığın noterlik aracılığıyla satış yetkisi veren taşınmazının sanık adına kayıtlı olmadığı, satış yetkisi verilen Ankara ili Çankaya ilçesi 6195 ada 28 parselin daha önceden sanığın eşine borçlu olan… adına kayıtlı iken 2007 yılında başka bir şahsa satıldığı ve bu şekilde dolandırıldığını öğrenen şikayetçinin Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2008/18568 E. sayılı icra dosyasındaki borcun ve senet borçlarının ödenmemesi üzerine 26/05/2009 tarihinde sanığın evine hacze gidip, taşınır mallarının yediemin deposuna kaldırılması sonucu şikayetçinin kullandığı …ve… nolu telefonu arayan sanığın “….Orospu, yuvamı yıktın, rahat mı ettin” şeklinde hakaret edip, şikayetçinin eşi …’la konuşurken şikayetçiyi ölümle tehdit ettiği, şikayetçinin yanında çalışan …’a “şikayetçininin evini gösterirsen sana 8000 TL vereceğim” dediği, 01/06/2009 ve 26/05/2009 tarihlerinde şekilde hakaret ve tehdit içeren mesajları telefonuna gönderdiği anlaşılmış, sanığın inkara kaçan savunması inandırıcı görülmediğinden sabit olan eylemleri nedeniyle cezalandırılmasına dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir,
Sanığın dolandırıcılık, tehdit ve hakaret suçlarını aynı suçu işleme kastı altında farklı tarihlerde birden fazla kez eylemlerini gerçekleştirmesine rağmen sanık hakkında TCK’nın 43/1 maddesi uygulanmayarak eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
1-Sanık hakkında tehdit ve hakaret suçlarından kurulan hükümlerin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2-Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan hükmün temyiz itirazlarının incelenmesinde,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu halde ayrıca yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden aynı gerekçeyle adli para cezasına esas alınması gereken tam gün sayısının alt sınırdan uzaklaşılarak tayini suretiyle çelişkiye düşülmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından adli para cezasının belirlenmesine ilişkin bölümdeki “350 gün” ve “7.000,00 TL” ibarelerinin yerine sırasıyla “5 gün” ve “100,00 TL” ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün, DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 18.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.