Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/29433 E. 2014/19881 K. 27.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/29433
KARAR NO : 2014/19881
KARAR TARİHİ : 27.11.2014

Tebliğname No : 4 – 2012/72374
MAHKEMESİ : Ankara 16. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/09/2011
NUMARASI : 2011/129 (E) ve 2011/547 (K)
SUÇ : Mala zarar verme, tehdit, hakaret

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Uzun süre yan yana gecekondularda komşu olarak oturan (aynı köylü oldukları söylenen) aboneliği katılan Ahmet’e ait olduğu bildirilen tek sayaçtan geçen şebeke suyunu birlikte kullanagelmiş olan ancak aralarında taşınmazların tapusu hususunda ihtilaf çıktığı belirtilen taraflardan katılan Ahmet’in oturduğu evini tahliye edip, bu gecekonduyu diğer katılanlar aracılığı ile Y. E.’a (diğer katılanların kardeşi) kiraladığını öğrenen sanığın, suç tarihinde kiralanan evin temizliğini yapmak üzere gelen katılanlar Fatma ve Sema’ya “…ev sahibini kaçırttım… siz de bu evde oturamazsınız…oturursanız burayı yakarım… s…olun gidin ….ananızı-avradınızı sinkaf ederim… tıpanız sıkıyorsa oturun…” gibi sözler sarfetmesi evvelden ortak kullanıldığı söylenen bahçe içindeki su bağlantı yerini kürekle kazıp su tesisatını tahrip etmesi eylemlerinin “mala zarar verme”; zincirleme tehdit”; “zincirleme hakaret” suçlarını oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
1-Gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenebilmesi amacına yönelik olarak; katılan Ahmet’in 26/05/2011 tarihli duruşmada, “…kiracılar uğraşmak istemediklerinden (evi tahliye etmezden evvel) sanığın suyunu kesmek zorunda kaldım…” şeklinde beyanda bulunması, 16/07/2010 tarihli “Görgü-Tespit Tutanağı ve krokisinde” kazılı olan su bağlantı yerinde plastik su borusunun kesik olduğu ve ağzına tıpa takılı bulunduğu, 11 no’lu evde başkaca zarar-ziyan olmadığı tespitinin yapılmış olması, evin 80*100 cm.’lik pencere camının kırıldığının şikayetciler tarafından aşamalarda belirtilmesi karşısında; oluş ve anlatımlar arasında oluşan çelişkilerin giderilmesi, sanığın tahrip ettiği ileri sürülen su tesisatının (plastik borusunun) katılan Ahmet tarafından evini tahliyesi öncesi kesilip ucuna tıpa takılıp takılmadığının, bu suretle sanığın evinin suyunun kesilip kesilmediğinin açıklığa kavuşturulması, sanığın bu bağlantı yerine-su tesisatına ne şekilde zarar verdiğinin ortaya konulması, tutanak düzenleyicisi polis memurlarının usulünce tanık sıfatıyla dinlenerek pencere camını kırık şekilde görüp görmediklerinin öğrenilmesi, sanığın ameliyatlı vaziyette hastaneden yeni çıkmış olduğu bir zaman diliminde yüklenen (özellikle mala zarar verme) suçunu işleyebilecek durumda olmadığını savunması dikkate alınarak; hangi hastanede, hangi tarihler arasında yatıp ne ameliyatı olduğunun öğrenilmesi (suç tarihi öncesi 14-15 Temmuz tarihleri esas alınarak), tehdit ve hakaret içerir sözlerin sanığın evi önünde gerçekleştiği ileri sürülmekle olayla ilgili bilgileri olması halinde eşi ve çocukları ile katılanlar Fatma ve Sema’nın kardeşi Y. E.’ın iddia ve savunmalar doğrultusunda tanık sıfatıyla dinlenmeleri, toplanan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturmayla yazılı şekilde kararlar verilmesi,
2-Kabullere göre de;
a-“Şikayetçilerin zararlarının giderilmemiş olması, kişilik özellikleri” gibi ölçütlerin yüklenen “mala zarar verme” suçu açısından “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararının verilmemesinin gerekçesi olabileceği dikkate alınmadan, hakkında lehe hükümlerin uygulanmasını isteyen sanık için TCK’nın 50 ve 62. maddelerinin uygulanmaması yasal ve yeterli gerekçesinin hükümde denetime olanak verecek biçimde gösterilmemesi,
b-Yüklenen “tehdit” ve “hakaret” suçları açısından; uğranılan somut (giderilebilir) zararın ne olduğu, ne şekilde giderilmediği (tazmin edilebileceği) karar yerinde tartışılmadan soyut ifadelerle TCK’nın 231. maddesi hükmünün uygulanmamasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27/11/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.