Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/29411 E. 2014/19521 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/29411
KARAR NO : 2014/19521
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

Tebliğname No : 4 – 2011/372745
MAHKEMESİ : Çorlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/03/2011
NUMARASI : 2007/36 (E) ve 2011/214 (K)
SUÇ : Kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme, yaralama

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma,yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanılış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma,suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde,265. maddesi ile düzenlenen;“Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.
Aile içi kavga olayı ihbarı üzerine olay yerine giden şikayetçi polis memurlarının, sanıklar Serkan ile Zaim’i kovalamaca sonunda yakaladıkları ve polis merkezine götürmek üzere ekip aracına bindirmeye çalıştıkları, sanıkların ise ekip aracına binmemek için taşkınlık yaptıkları ve polis memurlarını tehdit ederek görevlerini yapmalarına engel oldukları, sonrasında polis merkezine götürülen sanıkların burada da taşkın hareketlerine devam ettikleri, sanık Zaim’in polis memuru mağdur Hüseyin’e saldırarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte yaraladığı, diğer sanık Serkan’ın da karakolun camına kafa atarak kırdığı ve bu şekilde sanıkların görevi yaptırmamak için direnme, yaralama ve kamu malına zarar verme suçlarını işledikleri iddia ve kabul olunan somut olayda;
1-Sanık Zaim hakkında yaralama ve direnme suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ;
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesine göre verilen ve davayı sonuçlandırıcı nitelikte olmayan “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin karara karşı aynı kanunun 231/12. maddesine göre itiraz yolu açık olup temyiz imkânı bulunmadığından ve 5271 sayılı CMK’nın 264. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunda merciin belirlenmesinde yanılma, başvuran sanık müdafiinin haklarını ortadan kaldırmayacağından, temyiz dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak kabulü ile görevli ve yetkili ilk derece mahkemesince itiraz konusunda inceleme yapılması için, dosyanın incelenmeksizin iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
2- Sanık Serkan hakkında kamu malına zarar verme suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
3-Sanık Serkan hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık Serkan’ın, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen diğer sanık Zaim ile birlikte görevli polis memurlarına fiili olarak direndikleri , tehdit ederek görevlerini yapmalarına engel oldukları, ilçe emniyet müdürlüğünde de taşkınlıklarına devam ettikleri gerekçesiyle görevi yaptırmamak için direnme suçundan mahkumiyet kararı verilmiş ise de; gerek olay tutanağında gerekse şikayetçi polis memurlarının ifadelerinde sanık Serkan açısından genel ve soyut ifadeler kullanılarak taşkınlık yaptığı ve mukavemette bulunduğundan bahsedildiği, ancak direnme suçunu oluşturan eylemlerinin ne olduğunun açıkça belirtilmediği anlaşıldığından; olay tutanağı, şikayetçi ifadeleri ve dosya kapsamına göre polislerden kaçıp kovalamaca sonucu yakalanan ve elindeki ne olduğu belirli olmayan cismi ikaz üzerine bırakarak teslim olan sanık Serkan’ın görevli memura direnme suçunu ne şekilde işlediği karar yerinde tartışılmadan eksik gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.