Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/29394 E. 2014/19528 K. 24.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/29394
KARAR NO : 2014/19528
KARAR TARİHİ : 24.11.2014

Tebliğname No : 4 – 2012/38466
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. (Kapatılan Kartal 1.) Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 20/12/2011
NUMARASI : 2011/371 (E) ve 2011/895 (K)
SUÇ : Mala zarar verme, hakaret

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.
Hakaret huzurda işlenebileceği gibi, gıyapta da işlenebilir. Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun yokluğunda en az ikiden fazla kişilerle ihtilat edilerek yani en az üç kişinin hakaret sözünü öğrenmiş olması kaydıyla hakaretin yapılması şarttır. Mağdur bu sayıya dahil değildir. Mağdurun hazır olması halinde gıyapta hakaret den bahsedilemez. Kendileriyle ihtilat edilen kişilerin bir arada bulunmaları ve hakaret sözünü aynı anda öğrenmelerine gerek yoktur. İhtilat aktarma suretiyle gerçekleşmişse hakaret sözlerinin aynı yada benzer olması aranmalıdır. Fail sözlerini ikiden fazla kişiye söylemekte yada daha çok kişinin duyabileceği bir yerde konuşmakta ve sözleri başkaları tarafından duyulabilmekte, failde bu durumun bilincinde ise ihtilat oluşmuştur.
Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Sanığın aşırı derecede alkol aldıktan sonra kardeşi V. B.’la tartıştığı, Volkan’a kızarak, duvarları yumrukladığı sırada elinde kesikler meydana geldiği, sanığın yakınları tarafından Yavuz Selim Devlet Hastanesi’ne götürüldüğü, sağlık personelinin dikiş atılması gerektiğini söylemesi üzerine sanığın dikiş atılmasını istemediği ve eline geçirdiği cisimleri pansuman odasındaki ecza dolabına atarak camını kırdığı, sanığın bu taşkınlıkları üzerine görevli bulunan polis memuru şikayetçinin olay yerine gelmesi üzerine, sanığın bu kez şikayetçi polis memuruna sinkaflı hakaret ettiği olayda, kamu malına zarar verme ve hakaret suçlarının oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Sanığın savunmasının alındığı 14/09/2011 tarihli celsede zararı ödediğine dair 28/03/2011 tarihli ibraz ettiği belgenin ilgili kuruma sorularak zararın karşılanıp karşılanmadığı belirlenerek sanık hakkında TCK’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşulunun bulunup bulunmadığı araştırılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Sanığın şikâyetçi polis memuruna karşı hakaret eyleminin aleni sayılmayan pansuman odasında gerçekleştirdiğinin iddia ve kabul olunması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 125/4. maddesinin uygulanma koşullarının ne şekilde oluştuğu karar yerinde tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,
3- 5237 sayılı TCK’nın 53/4. maddesi uyarınca kısa süreli hapis cezaları ertelenen sanık için, aynı Kanunun 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
4- Sanığın adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının mahkûmiyet hükmü sayılamayacağı gözetilmeden, sanık hakkında “daha önceki sabıka kayıtları” denilmek suretiyle yasal olmayan gerekçeyle 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24/11/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.