YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/28916
KARAR NO : 2014/18912
KARAR TARİHİ : 17.11.2014
Tebliğname No : 4 – 2012/33210
MAHKEMESİ : Antalya 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 04/05/2011
NUMARASI : 2009/579 (E) ve 2011/473 (K)
SUÇ : Mala zarar verme, hakaret, basit kasten yaralama, tehdit
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
1-Mala zarar verme, hakaret ve basit kasten yaralama suçlarından verilen mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz incelemesinde;
Hükmolunan cezaların miktar ve türüne göre karar tarihi itibariyle; 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’a, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26. maddesiyle eklenen geçici 2. maddesi uyarınca, doğrudan verilen 3.000 TL ve altında kalan adli para cezalarının temyizinin mümkün olmaması karşısında, sanığın temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 317.maddesi gereğince REDDİNE,
2-Tehdit suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin,onun iç huzurunu bozmaya,onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi,verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.
Sanığın, aynı apartmanda yönetici olan katılanla, apartman sorunlarıyla ilgili olarak tartışmaya başladığı, tartışma sırasında katılana yönelik olarak, “seni gebertirim” diyerek tehdit suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
5237 sayılı TCK’nın 106/1. maddesinin 1.cümlesinde; bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişinin tehdit suçu nedeniyle, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenirken; aynı maddenin 2. fıkrasında, malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte bulunulması halinde ise, mağdurun şikâyeti üzerine, sanığın, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılacağının hüküm altına alındığı, buna göre; katılan mahkemedeki ifadesinde, sanığın kendisine yönelik olarak, “dünyayı sana dar ederim” şeklinde bir söz söylediğini, başka bir şey demediğini belirtmesi karşısında, sanığın, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit suçunu işlediğine dair mahkumiyete yeter delil bulunmadığı dikkate alınarak, TCK’nın 106/1 maddesi 2-c kapsamında basit tehdit suçundan mahkumiyet karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek tehdit suçundan hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayini,
3-Kabule göre de;
a)5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak uygulanabileceği gözetilmeden yazılı şekilde adli para cezasına mahkumiyetten sonra hüküm kurulması,
b)5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.