Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/287 E. 2013/7678 K. 25.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/287
KARAR NO : 2013/7678
KARAR TARİHİ : 25.04.2013

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kamu Görevlisine Görevini Yaptırmamak için Direnme, Hakaret
HÜKÜM : Beraat, Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
1-Müşteki vekilinin suça sürüklenen çocuk … hakkında kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme suçundan kurulan mahkumiyet, sanık … hakkında kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme suçundan kurulan mahkumiyet hakaret suçundan kurulan beraat, sanık … hakkında kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarını işlediği iddia olunan suça sürüklenen çocuk ve sanıklara yüklenen suçlardan doğrudan doğruya zarar görmeyen şikayetçi hazinenin kamu davasına katılma hakkı bulunmaması nedeniyle mevcut temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 317.maddesi uyarınca REDDİNE,
2-Sanık … hakkında kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme, hakaret ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanık müdafinin, mala zarar verme suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik katılan vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları,sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır.Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.
Hakaret huzurda işlenebileceği gibi, gıyapta da işlenebilir. Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için, mağdurun yokluğunda en az ikiden fazla kişilerle ihtilat edilerek yani en az üç kişinin hakaret sözünü öğrenmiş olması kaydıyla hakaretin yapılması şarttır. Mağdur bu sayıya dahil değildir. Mağdurun hazır olması halinde gıyapta hakaret den bahsedilemez. Kendileriyle ihtilat edilen kişilerin bir arada bulunmaları ve hakaret sözünü aynı anda öğrenmelerine gerek yoktur. İhtilat aktarma suretiyle gerçekleşmişse hakaret sözlerinin aynı yada benzer olması aranmalıdır. Fail sözlerini ikiden fazla kişiye söylemekte yada daha çok kişinin duyabileceği bir yerde konuşmakta ve sözleri başkaları tarafından duyulabilmekte, failde bu durumun bilincinde ise ihtilat oluşmuştur.
Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
5237 sayılı TCK’nun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde, 265.maddesi ile düzenlenen; “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme”suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup;bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir … için değil, görevine giren bir … için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır.
Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse,fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeğe elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Olay tarihinde saat 23.50 sıralarında Bafra Düğün Sarayından aşırı derecede müzik sesinin gelmesi üzerine müzik sesinin kısılmasının sağlanması amacıyla polis ekiplerinin olay yerine intikal ettikleri, görevli memurların müzik sesinin kesilmesini orkestra şefine söyledikleri esnada sanık … ve arkadaşlarının müşteki polis memurlarının yanına gelerek “düğün basmaya mı geldiniz lan, bu müzik devam edecek, siz bizim kim olduğumuzu bilmiyormusunuz şerefsizler” dedikleri, sanık …’nin aynı zamanda olay yerinde bulunan polis memurları … ve …’a hitaben “senin de müdürünün de emniyetinin de …” şeklinde sinkaflı sözler söylediği ve …… plakalı (…..) sivil ekip otosunun ön kapısına vurarak “anasını avradını ……. gidin, Samsun polisini de çağırın, onlar da gelsin, s… gidin” şeklinde sözler sarf ettiği, olay yerine takviye kuvvet istendiği, bu esnada sanık …’nin müşteki polis memurlarının dur ikazına rağmen durmayarak kaçtığı, müşteki …’ın ayağının üzerinden ezerek geçtiği, polis ekiplerinin sanığı takip ettikleri, aracının Bafra Devlet Hastanesi acil girişine geldiğinin görülmesi üzerine müşteki polis ekiplerinin de acil servis girişine geldiği, müşteki polis memurlarını gören sanığın bu kez …….plakalı ekip otosuna vurarak kaportasını çökerttiği, müştekiler … ve …… çeşmenin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandıklarının anlaşıldığı olayda, eylemlerinin kamu görevlilerine görevini yaptırmamak için direnme, hakaret ve kamu malına zarar verme suçlarını oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanığın görevi yaptırmamak için direnme suçunun yasal tanımında yer alan ve hukuksal anlamda tek bir fiili oluşturan davranışları, görevini ifa eden kamu görevlilerine karşı görevlerini yaptırmamak için gerçekleştirmiş olması nedeniyle aynı nev’iden fikri içtimanın koşulları gerçekleşmiş olduğu halde, 5237 sayılı TCK’nın 43/2.maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafi ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 25.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.