Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/28329 E. 2014/19140 K. 18.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/28329
KARAR NO : 2014/19140
KARAR TARİHİ : 18.11.2014

Tebliğname No : 4 – 2011/390574
MAHKEMESİ : İzmir 19. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/10/2011
NUMARASI : 2011/434 (E) ve 2011/625 (K)
SUÇ : Mala zarar verme, tehdit, hakaret

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma,suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur.İsnadın ispatın konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; isnat, mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır.
Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.
Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.
Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya,onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır.
Katılanlardan Aysun’un sanığın eşi olup A.. K..’ın, N.. B..’ın kayınvalidesi ve M.. K..’ın ise kayınpederi olduğu, katılan Aysun’un eşinden ayrılmak için Aile Mahkemesi’ne başvurduğu, mahkemece müşterek çocuklarının geçici olarak Aysun’a verildiği ve sanığa her ayın birinci ve üçüncü haftası görmesine izin verildiği, 10.04.2011 tarihinde sanığın katılanların oturdukları eve gelerek kapıyı çaldığı, katılan Aysun’un kapıyı açmadığı, bunun üzerine sanığın katılan Aysun’a hitaben “Aç kapıyı, a… koyacam, sizi öldürecem, üç ay sonra görüşeceğim sizinle” diyerek tehdit ettiği, yine 16.04.2011 tarihinde katılanların evine gelip, kapıya tekme ile vurarak katılanlara hitaben “Aç kapıyı a….. koyacağım, sıkıyorsa erkek kardeşlerin işe gitsin, şerefsizler, Aysun seni öldüreceğim, seni daha önceden öldürmediğime pişmanım” dediği, daha sonra eline aldığı taş ile evin dış demir doğramaları olan kapının iki bölmeden oluşan camlarını kırdığı iddia olunan somut olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine;ancak,
1- Katılanlar A.. K.. ve M.. K..’ın suç tarihi itibariyle sanığın kayınvalide ve kayınbabası olduklarına ilişkin vukuatlı nüfus kaydı temin edilerek mala zarar verme suçu yönünden TCK’nın 167/1-b maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Sanığın katılanla 10.04.2011 ve 16.04.2011 tarihlerinde hakaret ve tehdit içerikli sözler söylediğinin anlaşılmasına göre, farklı zamanlarda söylediği bu sözlerin ayrı ayrı zincirleme biçimde hakaret ve tehdit suçlarını oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
3-Katılan Aysun’un eşi olan sanıktan ayrılmak için Aile Mahkemesi’ne başvurduğu, mahkemece müşterek çocuklarının geçici olarak Aysun’a verildiği ve sanığa her ayın birinci ve üçüncü haftası görmesine izin verildiği, sanığında savunmasında katılanlar tarafından çocuğunun gösterilmemesi için kapıyı açmamaları ve kendisine hakaret etmeleri nedeniyle olayların meydana geldiğini savunması karşısında, haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık, katılanlar A.. K.., A.. K.., M.. K..’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.