Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2815 E. 2014/18976 K. 17.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2815
KARAR NO : 2014/18976
KARAR TARİHİ : 17.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/97227
MAHKEMESİ : Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 27/10/2010
NUMARASI : 2009/279 (E) ve 2010/347 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa,basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanıkların eylem ve fikir birliği içerisinde katılan bankadan kredi alabilmek için emanette bulunan 11 adet bonoyu sahte olarak düzenleyerek bankaya teminat olarak verip kredi çekmek suretiyle menfaat temin ettikleri iddia edilen olayda;
Sanık Ümit’in ortak kurdukları adi şirketin borçlarını ödemek için 70000 TL kredi çektiklerini, teminat olarak verilen suça konu senetlerin müşteri senetleri olduğunu, senetler hakkında ihtilaf çıktıktan sonra yeni senetler verdiklerini savunması, senet borçlusu olarak gözüken K. ve A. isimli şirketlerin ticaret siciline kayıtlı olduklarına dair Ticaret Sicil gazetesini temyiz dilekçesi ekinde sunduğu, sanık H.. Ç..’in senetlerin müşteri çekleri olduğunu sahte düzenlenmediğini, banka kredisini Ümit’in çektiğini beyan ettiği, katılan bankanın şikâyet ekinde sunduğu sözleşme fotokopisinde sanık Ümit tarafından çekilen kredi miktarının 150000 TL olduğunun belirtilmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti için senetlerde keşideci olarak adı geçen şirket yetkilileri ve şahısların araştırılarak senetler ile ilgili beyanlarının alınması ve suça konu 11 adet senedin sanıkların eli ürünü olup olmadığının tespiti için keşideci olarak adı geçen şahıslar ile sanıkların imza ve yazı örnekleri alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılması, çekin kredi miktarının tespiti için katılan bankadan sözleşme ve eklerinin aslı veya onaylı örneklerinin getirtilmesi, suça konu senetler dışında verilen ve tahsil edilen başka senetler olup olmadığı, senetlerin ödenmemesi üzerine sanıklar tarafından bankaya sonradan teminat olarak senet verilip verilmediği ve bu senetlerin tahsil edilip edilmediği sorularak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;
Ceza Genel Kurulu’nun 08/06/2010 tarihli ve 2010/11-98, 143 sayılı kararında da belirtildiği gibi, 5237 sayılı TCK’nın 43/1 maddesinde bulunan, “değişik zamanlarda” ifadesi nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, suçların mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi gerekli olup, somut olayda, suça konu belgelerin aynı anda verildiği dikkate alındığında sahtecilik eyleminin teselsül ettiğinden söz edilemeyeceği gözetilmeden TCK’nın 43. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Ü.. Ş.. müdafii ve sanık H.. Ç..’in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17/11/2014 gününde oybirliği ile karar verildi.