Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2794 E. 2014/19311 K. 19.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2794
KARAR NO : 2014/19311
KARAR TARİHİ : 19.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/71969
MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01/11/2010
NUMARASI : 2009/316 (E) ve 2010/302 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi,bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi,basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Dosya içerisindeki adli sicil kaydına göre tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’ nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanığın, temyiz dışı sanık D.. Ü.. ile birlikte gittikleri şikayetçiye ait ekmek fırınında, iş güvenliği sosyal sigorta araştırma gazetesi tanıtım kartını gösterip SSK’dan geldiklerini, iş yerinde denetim yapacaklarını belirterek iş yerinde çalışan 3 personelin SSK belgelerini istedikleri, şikayetçinin ibraz ettiği belgeleri inceleyen sanığın kanunun değiştiğini, beyanname vermediği için 15.000 TL ceza keseceğini, ancak 2.000 TL verirse bu cezayı kesmeyeceğini söylemesi üzerine şikayetçinin konuyu doğrulamak amacıyla muhasebecisini telefonla aradığı, iş yerine gelen muhasebecinin uyarısı üzerine sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığının iddia edildiği olayda,
1-5237 sayılı TCK’nın 158/1-d maddesinde öngörülen “kamu kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçunun oluşabilmesi için kamu kurumunun isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının da kullanılması gerektiği, somut olayda ise sanığın şikayetçiye SGK’dan geldiğini ve denetim yapacağını söyleyip çalışmakta olduğu iş güvenliği sosyal sigorta araştırma gazetesine ait tanıtım kartını gösterdiği, söz konusu kartın sadece gazetede çalıştığını belgelediği, bu hususun gazete sahibi tanık İ.. A.. beyanı ile de doğrulanması karşısında, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılığa teşebbüs suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek sanık hakkında fazla ceza tayini,
2-Kabule göre de, hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, 19/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.