Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/27377 E. 2014/8137 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/27377
KARAR NO : 2014/8137
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

Tebliğname No : 15 – 2012/154098
MAHKEMESİ : Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 29/12/2011
NUMARASI : 2010/410 (E) ve 2011/290 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun, kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi TCK’nın 158/1-b bendinde,bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlar, başkalarına güven duymaya, sığınmaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardır. Kişinin örneğin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak aldatılması daha kolaydır. Zor ve tehlikeli durumda olduğunu söyleyerek menfaat sağlanması, acıma ve yardım duygularının kötüye kullanılması suretiyle suçun işlenmesindeki kolaylık nedeniyle bu hâl ağırlaştırıcı neden sayılmıştır. Bir yakınının hastanede,karakolda, cezaevinde, vb, zor veya tehlikeli bir durumda olduğundan bahisle, ona götürülmek üzere para ve eşya olarak mağduru dolandıran kimse, onun, merhamet, acıma, yardıma koşma, korku ve telaşa kapılma duygularını sömürmektedir. Tehlikeli durumun gerçekte var olmadığı halde mağdurun buna inandırılmış olması nitelikli halin uygulanması için yeterlidir. Yalan da olsa mağdur gerçekte düşmüş olabileceği tehlikeli durum veya zor şartlar içine düşmekte ve o durumun gerektirdiği ruhsal ve psikolojik tepkilerle hareket etmektedir.
Katılanın, Samsun Mehmet Aydın Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Üroloji polikliniğinde tedavi görmekte olan ve prostat ameliyatı olacak olan eşinin yanında refakatçi olarak bulunduğu sırada, servis odasına gelerek kendisini hastanede görevli doktor Sefer Bey’in yardımcısı olarak tanıtan sanığın, katılana, hasta olan eşinin fakülteye götürüleceğini, doktor bey’in para yatırması gerektiğini belirterek, bu duruma inanan katılandan, sözde işlemlerin tamamlanması bahanesiyle 1000 TL değerinde olan altın zinciri almak suretiyle haksız menfaat temin ettiğinin iddia edildiği somut olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,ancak;
1-Oluşa, toplanan delillere ve somut olaya göre; mağdurun tehlikeli durumda, zor şartlar altında veya çaresizlik içerisinde bulunduğunu gösteren somut bir belirlemenin yapılamadığının anlaşılması karşısında; sanığın söz konusu eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-b maddesi kapsamında ” kişinin içerisinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık ” suçunu oluşturmayacağı, eylemin aynı kanunun 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle sanık hakkında, 158/1-b maddesi uygulanarak fazla ceza tayini,
2-Çorum 3. Asliye Ceza Mahkemesince, 01.05.2008 tarihinde verilen, 2006/514 esas, 2008/178 Karar sayılı olan ve 2 yıl 6 ay hapis cezasına ilişkin mahkumiyet hükmünün kesinleşme tarihinin 15.05.2013 tarihi olduğu dikkate alınarak, kanunda tanımlanan uygulama şartlarının oluşmadığı ve bu nedenle tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeden sanık hakkında mükerrirler hakkındaki infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, 28.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.