YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2733
KARAR NO : 2014/15049
KARAR TARİHİ : 18.09.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/42593
MAHKEMESİ : Kocaeli 1. Ağır ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/05/2010
NUMARASI : 2009/116 (E) ve 2010/178 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yeniliktoplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Failin önceden doğmuş bir zarar veya doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunması halinde zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucunda doğmayacağından dolandırıcılık suçu da oluşmayacaktır.
Sanık E.. Ş..’in, olay tarihinde A.. O.. isimli kişiye kendisini H.. D.. olarak tanıtarak sahte üretildiği iddia edilen suça konu çeki doldurup ticari ilişki nedeniyle verdiği, A.. O..’ın ise suça konu çeki cirolayarak müşteki M.. S..’ya satın aldığı ahşap profil karşılığında teslim ettiği, bu suretle sanığın sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
Sanığın suça konu çeki alışveriş karşılığında mı mevcut borcunun karşılığında mı verdiğinin açık ve net bir şekilde anlaşılamaması nedeniyle maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeksizin ortaya çıkarılması bakımından, A.. O..’ın ifadesi alınarak çeki ne tür bir ticari ilişki karşılığında aldığının çekin mal verildiği andan, yoksa malın verilmesi gününden sonraki başka bir gündemi verildiğinin sorulması,
suça konu çekin Garanti Bankası Kadıköy Şubesi’ne ait olup olmadığı ve sahte olup olmadığı anılan bankaya sorulmadan ve ayrıca adli emanette kayıtlı suça konu sahte olduğu iddia edilen çekin sahteliğinin aldatma kabiliyeti bulunup bulunmadığına ilişkin tesbit yapılmadan, suça konu çekin sadece müştekinin ifadesi ile tamamen sahte olduğunun kabul edilmesi, çekin keşidecisi M.. Ü..’in mağdur sıfatıyla ifadesi alınarak, çekin ve keşideci imzasının kendisine ait olup olmadığının sorulması ile yazı ve imza örnekleri alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle çekin sahteliğinin kesin biçimde tespit edilmesinden sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.