Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2712 E. 2014/18832 K. 13.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2712
KARAR NO : 2014/18832
KARAR TARİHİ : 13.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/31607
MAHKEMESİ : Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 02/07/2010
NUMARASI : 2010/171 (E) ve 2010/223 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti,vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Mağdurun yaptırdığı inşaat için oturma izini alması için ilgili belediyeden SSK’ya borcu var ise kapatarak ilişik kesme yazısı getirmesine ilişkin bir yazı geldiği, mağdurun hırdavat dükkanına gidip gelen sanığın SSK’da işçi olarak çalışması nedeni ile bu durumu araştırıp katılana yardım edebileceğini söylediği, bir süre sonra tekrar katılanın işyerine gelen sanığın, 2.500,00 TL borcunun olduğunu söyleyip mağduru kandırarak aldığı paraya karşılık yaklaşık bir ay sonra suça konu 03.10.2005 tarihli, katılanın pirim borcunun kalmadığına ilişkin sahte yazıyı getirdiği somut olayda; bozma ilamı üzerine mağdurun zararının giderilmediğini söylemesi ve sanığın da zararı giderdiğine dair herhangi bir beyanı bulunmaması karşısında CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği gözetilerek bu yönde bozma isteyen tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.
Dolandırıcılık suçuna ilişkin olarak; sanığın, katılana SSK’ya 2.500,00 TL borcunun olduğunu söyleyerek para alması şeklindeki eyleminde, haksız menfaatin temininden sonra SSK’ya ait yazıyı getirmesi ve katılanın borcunun kalmadığına ilişkin yazının fiilin işlenmesinden sonra kullanılmış olması nedeni ile sanığın eyleminin TCK’nın 157/1 maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun temel şeklini oluşturduğu gözetilmeden hatalı değerlendirme ile TCK’nın 158/1-d maddesi gereğince hüküm kurulması,
Dolandırıcılık suçuna ilişkin kabule göre; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-108 E., 2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 60 tam gün olarak tayin edilmesi,
Hükmolunan cezasının ertelenmesi nedeni ile belirlenecek denetim süresinin mahkûm olunan hapis cezasının süresinden az olamayacağı gözetilmeden 1 yıl denetim süresi belirlenmesi suretiyle TCK’nın 51/3-son maddesine aykırı davranılması,
Ertelenen hapis cezası kısa süreli olmadığı halde sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca anılan maddenin 1. fıkrasındaki hak yoksunluklarına hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Sahtecilik suçuna ilişkin olarak; suça konu belge altındaki imzaların ismi geçen görevlilere ait olmadığına ilişkin Bursa Kriminal Laboratuvarı ekspertiz raporunda sahteciliğin aldatma kabiliyetinin bulunup bulunmadığına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığı gibi, yapılan sahtecilikte aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayininin hakime ait olduğu da dikkate alınarak, söz konusu belgenin mahkeme heyeti tarafından incelenip, özellikleri zapta geçirilerek, iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Sahtecilik suçuna ilişkin kabule göre; Hükmolunan hapis cezasının ertelenmesi nedeni ile belirlenecek denetim süresinin mahkûm olunan hapis cezasının süresinden az olamayacağı gözetilmeden 1 yıl denetim süresi belirlenmesi suretiyle TCK’nın 51/3-son maddesine aykırı davranılması,
Ertelenen hapis cezası kısa süreli olmadığı halde sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca anılan maddenin 1. fıkrasındaki hak yoksunluklarına hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.