Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2693 E. 2014/19372 K. 20.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2693
KARAR NO : 2014/19372
KARAR TARİHİ : 20.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/27993
MAHKEMESİ : Antalya 16. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/03/2010
NUMARASI : 2009/1369 (E) ve 2010/217 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanığın duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanığın, kendisini finans uzmanı ve borsa işlemlerinden anlayan bir kişi olarak tanıtmak suretiyle yüksek miktarlarda kazanç sağlayacağını söyleyerek katılanlardan değişik tarihlerde paralar aldığı ayrıca katılanlardan V.. U..’a kendisini Jefrie Keçeciyan olarak tanıttığı bu katılandan aldığı paralar karşılığında J. A. K.K olarak tanzim tarihi olmayan senet ve protokolü imzalayarak verdiğinin iddia edildiği olayda,
1- Katılanlar A. Y., F.. B.., I. T. ve mağdur R.. Ç..’a yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Sanığın aşamalarda, katılanlardan borç para aldığını ancak borcunu ödeyemediğini savunması yine adı geçen katılanlara verdiği senetlerin sahte olduğu yönünde bir iddia dahi bulunmadığı, olayda dolandırıcılık suçunun “hile” unsurunun bulunmadığı ve eylemin bu hali ile hukuki ihtilaf teşkil ettiği anlaşılmakla, sanığın bu katılanlara yönelik dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,
2- Resmi belgede sahtecilik ve katılanlar Ş. Ş. G., B.. K.. ve V.. U..’a yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sair temyiz itirazlarının reddine; ancak;
a- Mahkeme tarafından, hükmün gerekçesinde, temel ceza belirlenirken, 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesi kapsamında, usul ve yasaya uygun olarak, suçun işleniş biçimi ve sanığın kasta dayalı kusurunun ağırlığı, mağdur sayısı gerekçe gösterilmek suretiyle cezaların asgari hadlerden uzaklaşılarak tayin edildiği belirtildiği halde hüküm fıkralarında cezaların asgari hadlerden verildiği belirtilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle çelişkiye düşülmesi,
b- Katılanlar Ş. Ş. G. ve V.. U..’a yönelik eylemleri ile ilgili olarak, sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 43/1 maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla Kanun’un aynı hükmünü değişik zamanlarda birden fazla kez ihlal ederek haksız menfaat temin etmiş olması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayarak eksik ceza tayin edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca (Üyeler değişik gerekçeleri ile) BOZULMASINA, 20.11.2014 tarihinde birinci madde yönünden oy çokluğu, 2. madde yönünden oy birliğiyle karar verildi.

(Karşı oy) (Karşı oy)

Değişik gerekçe;

Sanık, tanıştığı kişilere kendisini finans uzmanı olarak tanıtmış, yüksek miktarlarda kazanç sağlayacağı hususunda katılanları ikna etmek suretiyle onlardan değişik tarihlerde paralar almıştır. Hatta katılan V.. U..’a kendisini “J. K.” olarak tanıtıp bu adla protokol imzalayıp senet vermiştir.
Katılanlar Ş. Ş. G., B.. K.. ve V.. U..’a karşı işlenen dolandırıcılık suçlarının sübuta erdiği dairemiz tarafından oy birliği ile kabul edilmiş ise de; hükmün gerekçesinde asgari hadlerden uzaklaşılarak ceza tayini öngörülmesine karşın, asgari hadden ceza tayin edilmek suretiyle hükümde çelişkiye düşülmesi ve 5237 sayılı Kanunun 43/1 maddesinin uygulanmamış olması yüzünden mahkumiyet hükmü oybirliği ile bozulmuştur.
Katılanlar A. Y., F.. B.., I.. T.. ve Mağdur R.. Ç..’a karşı işlenen dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmü ise suçun unsurlarının oluşmadığı ve uyuşmazlığın hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu gerekçesiyle ve oy çokluğu ile bozulmuştur.
Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf, katılanlar A. Y., F.. B.., I.. T.. ve Mağdur R.. Ç..’a karşı işlenen eylemlerin dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına, yani suçun sübutuna yöneliktir.
Sanığın müştekilerle tanışmak için ürettiği bahaneler bile başlı başına dolandırıcılık suçunun hile unsurunu oluşturmaktadır. Örneğin A. Emeklilik yatırım danışmanı olan katılan A.Y. ile emeklilik sigortası yaptıracağını söyleyerek irtibat kurmuş, bir gün sonrası için randevulaşmışlar, fakat banka hesap numarası veremeyeceğini söyleyerek emeklilik poliçesi düzenletmemiştir. Bu arada “kendisinin zamanında İşbankası Brokerlerinden olduğu, borsada çok iyi yatırım yaptığı, kısa vadede çok iyi kazanç sağlayan bir fon olduğu, kendi kotası dolduğu için daha fazla yatıramadığı şeklindeki yalanları ile katılanı ikna etmek suretiyle para almış karşılığında senet vermiştir. Sanığın yalanları hile boyutuna ulaşmış ve katılan da bu yalanlara inanarak ona para vermiştir. Şüphelinin aldığı para karşılığında katılana karşılığını ödemek istemediği bir senet vermiş olması uyuşmazlığı hukuki ihtilafa dönüştüremeyeceği değerlendirilmiştir. Çünkü katılan tarafından sanığa borç olarak istense idi ödenmeyecek olan para sanığın hile boyutuna gelen yalanı üzerine ödenmiştir.
Diğer katılanlar için de durum aynıdır. Sanık, borsa uzmanı olduğuna ve yüksek getirisi olacağına inandırarak onlardan paralar almıştır. Sanığın almış olduğu paralar karşısında onlara senet vermesi ve borç aldım şeklindeki savunması suç vasfını kazanmış olan eylemini suç olmaktan çıkarmamalıdır.
Bu nedenle sanığın adı geçen katılanlara karşı işlediği suçun sübutu kabul edildikten sonra uygulama hatalarından dolayı değişik gerekçe ile bozma kararı verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle bozulmasına ilişkin çoğunluk görüşüne muhalifiz.