Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2676 E. 2014/18389 K. 10.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2676
KARAR NO : 2014/18389
KARAR TARİHİ : 10.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/16738
MAHKEMESİ : Anamur Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/07/2010
NUMARASI : 2010/223 (E) ve 2010/649 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, nitelikli hali oluşmaktadır.
Katılana ait mağazada satış elemanı olarak çalışan ve ürün satışı yapılan müşterilerden para tahsil etmeye yetkisi bulunan sanığın, anılan şirketin bir kısım ürünlerini satıp, paraları da tahsil etmesine rağmen, bu satışlara ilişkin sahte bonolar düzenleyerek anılan şirketin muhasebe kayıtlarına geçirdiği, bu şekilde tahsil ettiği paraları uhdesinde bulundurmak suretiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekili ve sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanığın birden fazla kişi adına düzenlediği ve tüm dosya kapsamına göre sahte olduğu belirlenen bonoları; şirkete aynı anda teslim edip etmediği, şirkete ait paraları farklı tarihlerde uhdesinde bulundurup bulundurmadığı ve bu kapsamda, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu niteliğindeki eylemlerini, 5237 sayılı TCK’nın 43/2 maddesi kapsamında, aynı katılana yönelik değişik zamanlarda ve birden fazla kez gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin net bir şekilde tespitinden sonra zincirleme suç hükümlerinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmadan eksik inceleme sonucunda hüküm kurulması,
2-Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
3-Kambiyo senetlerinde yapılan sahteciliğin, resmi belgede yapılmış sayılabilmesi için ilgili kambiyo senedinin Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen bütün unsurlarını taşımasının gerekli olduğu dikkate alındığında; yargılama konusu olan bonolarda, 6762 sayılı TTK’nın 688. maddesi gereğince bulunması zorunlu unsur olan tanzim tarihinin bulunmadığı ve bu nedenle unsurları bulunmayan suça konu bonoların özel belge niteliğinde olacağının anlaşılması karşısında; sanığın eyleminin özel belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeyerek suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle resmi belgede sahtecilik suçundan hüküm kurulması,
4-Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümde, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunma haklarından yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindeki kişiler yönünden ise söz konusu hak yoksunluklarının hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceğinin gerektiği gözetilmeden kanundaki düzenlemeye aykırı olarak yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ve sanığın itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunu’nun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMUK’nın 326/son maddesi gereği sonuç ceza miktarı itibariyle sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 10.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.