YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2666
KARAR NO : 2014/18360
KARAR TARİHİ : 10.11.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/241138
MAHKEMESİ : Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 02/03/2010
NUMARASI : 2009/169 (E) ve 2010/69 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Katılan Y. Gaz firmasının, 30/03/2007 tarihinde sanığa ait petrol istasyonuna 11.230 TL tutarında LPG sattığı ve karşılığında sanığın, katılana, keşidecisinin kendilerine ait B.Petrol Anonim Şirketi olduğu, 12/05/2007 keşide tarihli, … seri nolu ve 11.230 TL bedelli çeki verdiği, yine aynı firmanın 20/04/2007 tarihinde, sanığa 6.254 TL tutarında LPG sattığı, sanığın da karşılığında, katılana 09/06/2007 tarihli … seri nolu 6251 TL bedelli çeki verdiği, sanığın çek bedellerini ödememesi üzerine katılan tarafından sanık aleyhine icra takibine girişildiği, sanığın imza inkarında bulunması üzerine yapılan incelemede, imzaların sanığın eli ürünü olmadığının belirlendiği, katılanın, sanık ile aralarındaki ticari ilişkiyi ve çeklerin sebebini gösteren alışverişe dair faturaları ibraz etmesi nedeniyle, sanığa, çek bedellerinde belirtilen miktar kadar LPG satışı yapıldığının anlaşıldığı, ayrıca tanık B.. S..’ın da, taraflar arasındaki bu ticari ilişkiyi doğruladığı, bu şekilde sanığın hakkında yapılacak icra takiplerini ve soruşturmaları sonuçsuz bırakmak amacıyla kendisine ait olan resmi belge niteliğindeki çekleri bir başkasına doldurtarak ve kendisi yerine bir başkasına imzalatarak kullanıp haksız menfaat temin etmek suretiyle zincirleme nitelikli dolandırıcılık ve zincirleme resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından; sanığın, kendisine ait 20-25 adet çek koçanının çalındığı gerekçesiyle suç tarihinden önce ve 2006 yılı Aralık ayında, Oğuzeli ilçesinde kolluğa müracaat ettiğini, söz konusu soruşturmanın halen devam ettiğini, ayrıca çek bedellerinin ödenmemesi için suç tarihinden önce bankaya da müracaat ettiğini belirtmekle, ilgili soruşturma dosyasının getirtilip incelenerek onaylı suretinin dosyaya konulması, gerçekte böyle bir hırsızlık olayının olup olmadığının araştırılması, açılan bir kamu davası bulunuyor ise, birleştirme hususunun değerlendirilmesi, ilgili bankaya yazı yazılarak, sanığın, suç tarihinden önce söz konusu çeklerin ödenmemesi için bir talimatının bulunup bulunmadığının sorulması, ilgili belgelerin istenerek dosyaya konulması, suça konu çekteki, sadece keşideci imzasının sanığa ait olup olmadığının incelendiği dikkate alınarak, katılan şirket yetkilileri, tanık B.. S.. ve sanık ile sanığa ait şirketin diğer yetkililerinin yazı ve imza örneklerinin usulüne uygun olarak alınarak, mukayeseye elverişli belge asıllarıyla birlikte kriminale gönderilerek, söz konusu çekteki yazıları ile imzanın kime ait olduğunun kesin olarak belirlenmesi, dosya içinde bulunan ve katılan şirket tarafından ibraz edilen faturalara göre, belirtilen tutarlarda, sanığın şirketine mal satıldığı belirtilmekle, söz konusu alışveriş ilişkisine dair sanık ve katılanın ticari defterleri, muhasebe kayıtları, teslim fişleri, kantar kayıtları, sevk irsaliyeleri ile tüm belgelerin getirtilerek dosyaya konulması, ayrıca sanıkla katılan arasında, suç tarihinden önce bir çok alışveriş yapıldığı belirtilmekle, söz konusu alışverişe dair bilgi ve belgelerin de istenerek dosyaya konulması, buna göre, bütün delillerin toplanmasından sonra, çekin verilmesine esas olan malların kime, hangi tarihte teslim edildiği, faturalar altında teslim eden ve teslim alan kişilerin imzalarının da bulunmadığı dikkate alınarak, söz konusu faturaların gerçek olup olmadığı, fatura ve çeklere esas malların şirket kayıtlarına işlenip işlenmediği, belirtilen tarihlerde sanıkla katılan arasında başka bir ticari ilişki bulunup bulunmadığı, fatura veya çeklerin her iki şirket kayıtlarında görünüp görünmediği hususlarında denetime elverişli bilirkişi raporu alınması, sanık ve katılan firmada malların teslimiyle ilgilenen kişilerin tanık sıfatıyla dinlenmesi ile sanıkla katılan arasındaki ticari ilişkinin boyutu ve süresi de dikkate alınarak, sanığın suç işleme kastının bulunup bulunmadığı da karar yerinde tartışıldıktan sonra sonucuna göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmeyerek eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Her iki suçtan verilen hüküm açısından kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
3-Nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen hüküm açısından; sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f, son maddesi gereğince 1.748 gün adli para cezası belirlendikten sonra, aynı Kanun’un 43. maddesi gereğince hem hapis, hem de adli para cezası yönünden arttırım yapılması gerektiği gözetilmeden, sadece hapis cezası yönünden arttırım yapılarak eksik ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 10/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.