Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2652 E. 2014/18661 K. 12.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2652
KARAR NO : 2014/18661
KARAR TARİHİ : 12.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/87130
MAHKEMESİ : İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 14/10/2010
NUMARASI : 2009/395 (E) ve 2010/258 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Somut olayda; katılan M.. O.. (Yüncü)’un, sanıklardan B.. D..’ın yanında işçi olarak çalıştığı, katılan ve sanıkların olaydan çok önce tanışık oldukları, sanıklardan B.. D..’ın babası M. D.’ın esnaf kefalet kooperatifinden kredi çektiği bu krediye sanık L.. Ö..’in kefil olduğu, bu nedenle M. D. ve B.. D..’ın ödeme güçlüğü içinde oldukları, sanıklar Levent ve Burak’ın katılan M.. O..’u market ortağı yapacakları vaadiyle tüketici kredisi çekmek ve bu krediyi katılana ödetme konusunda anlaştıkları, bilahare sanıklardan M. D.’ın ortak market açacaklarını ve 30.000 TL kredi çekeceklerini, krediyi L.. Ö..’in çekeceğini söyleyerek bir dönem arkadaşlık da ettiği katılanı kandırdıktan sonra bankaya katılan ve sanıkların kredi için müracaat ettikleri, kredinin sanıklardan L.. Ö.. adına çekildiği, sanık Burak’ın annesi tanık E.. D.. ile katılan M.. O..’un kefil olduğu, ayrıca M.. O..’a ait dairenin çekilen krediye teminat olarak ipotek edildiği, hemen sonrasında da 07.12.2007 tarihinde bir sözleşme imzalanıp, anılan sözleşmede “bankadan 05.12.2007 tarihinde çekilen kredinin L.. Ö.. adına çekilmiş ise de, sözleşmeye konu kredi geri ödemelerinin B.. D.., Burak’ın ailesi olan E.. D.., T. D. ve M.. O..’un ödemeyi kabul ettiklerinin “hüküm altına alındığı ve çekilen tüketici kredisine karşılık L.. Ö..’i sorumluluktan kurtarmak üzere halen adli emanette bulunan 25.05.2008 ödeme günlü, 07.12.2007 düzenleme tarihli, 175.000 TL bedelli, borçlusu Meral Yüncü (Ok) lehtarı L.. Ö.. olan bono düzenlendiği, çekilen tüketici kredisi ödenince bononun iptal edileceği vaadinde bulunulduğu, bir süre Güzelyalı Polis Karakolu karşısında bulunan markete katılana haricen ortak gibi (ancak resmi kayıtlarda yer almaksızın) davranıldıktan sonra katılanın tüketici kredisi çekilirken gösterdiği teminatın elden gidebileceği söylenip, baskıyla market ortaklığından ayrılmasının sağlandığı, bilahare de adına kredi çekilen ve çektiği kredi için katılandan bono alan sanık Levent’in bu bonuyu İzmir 19. İcra Müdürlüğü’nün 2008/10035 nolu dosyasıyla takibe koyarak katılanın gayrimenkulüne haciz koydurduğu, katılan M.. O..’un markete ortak etme vaadiyle çekilen tüketici kredisine teminat olarak sahip olduğu evi ipotek etmesi sağlandığı gibi, yine L.. Ö..’in çektiği krediyi ödeme garantisi olarak senet alıp, bu senedi de takibe koyarak, sonuçta baştan beri ödeme gücü bulunmayan B.. D.. ile işbirliği halindeki sanık L.. Ö..’in B.. D..’ın babasına olan kefalet borcu kapatılıp, bu borcun gerçekle hiç ilgisi olmayan katılan tarafından ödenmesinin sağlandığı, bu suretle her iki sanığın başlangıçtan itibaren planlı ve işbirliği halinde katılanın işsizliğinden yararlanarak borçlarını ona ödettirmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işledikleri iddia edilen somut olayda; katılan Meral’in, market açma teklifi üzerine kendi rızası ile yapılan sözleşmeleri imzalaması ve bono keşide etmesi karşısında; katılan ile sanıklar arasındaki ihtilafın hukuki ihtilaf olduğu gözetilmeden sanıkların beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık L.. Ö.., sanık B.. D.. müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.