Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2649 E. 2014/18650 K. 12.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2649
KARAR NO : 2014/18650
KARAR TARİHİ : 12.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/83331
MAHKEMESİ : Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24/09/2010
NUMARASI : 2009/441 (E) ve 2010/311 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler,internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, bankadan aldığı çek yapraklarını boş olarak daha önce Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/176 esas sayılı dosyasında yargılanan ve mahkumiyetine karar verilen Levent Hasçelik’e verdiği, L. H.’in bu çeklerden 7800 TL değerinde olanı sahte olarak oluşturulmuş halde sahibi A.. A.. olan Y. Petrol Ltd. Şti.’ne, 8950 TL değerinde olan çeki de yine sahte olarak oluşturulmuş şekilde şikayetçi Necip Coşkun’a verdiği, her ne kadar sanık O.. Ö.. çeklerini çaldırdığını polise beyan etmiş ise de, Y. Petrol’e verilen çekin 15.02.2006 tarihinde verildiği, sanığın çekleri çaldırdığını daha sonra 20.02.2006 tarihinde beyan ettiği, sanığın amacının hukuki ve cezai sorumluluktan kurtulmaya yönelik olduğu, diğer sanıkla baştan beri fikri iştirak halinde bulunduğu ve bu şekilde nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddia edilen somut olayda; sanık hakkında Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/176 esas 2009/360 karar sayılı ve 10/11/2009 tarihli kararıyla katılan A.. A..’e karşı işlediği nitelikli dolandırıcılık suçundan dolayı mahkumiyet kararı verildiği ve bu kararın Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 2012/17238 esas, 2013/18993 karar sayılı ve 03.12.2013 tarihli kararıyla eksik inceleme nedeniyle bozulduğunun anlaşılması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından; söz konusu dava dosyasının akıbeti araştırılıp, mümkün olması halinde davaların birleştirilmesi, aksi takdirde ilgili dosyanın bu davayı ilgilendiren kısımlarının onaylı örnekleri dosya içerisine konulup sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.