Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2580 E. 2014/18417 K. 10.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2580
KARAR NO : 2014/18417
KARAR TARİHİ : 10.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/336384
MAHKEMESİ : Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/02/2010
NUMARASI : 2008/202 (E) ve 2010/27 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık Mehmet A.’in yokluğunda verilen mahkumiyet kararının Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine aykırı olarak, sorgusunda bildirdiği adresten farklı bir adrese göre tebliğ edildiği, diğer sanıklar açısından ise önceden usulüne uygun şekilde tebligat yapılmamış olan adreslerine aynı madde uyarınca tebliğ edildiği, tebligat işlemlerinin usulsüz yapıldığı anlaşıldığından sanıklar müdafiilerinin temyiz isteminin öğrenme üzerine ve süresinde olduğuna karar verilerek yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanıklardan Yüksel ile Çetin’in ortak iş yaptıkları, ancak işyerinin sadece sanık Çetin’e ait olduğu, sanık Yüksel’in diğer sanık Mehmet A. ile birlikte, oto galeri işi yapan şikayetçi Mehmet’ten araç satın aldıkları ve karşılığında sanık Çetin’in keşideci olduğu, 30.11.2007 keşide tarihli 7.000 TL’lik çek verdikleri, çeki sanık Yüksel’in doldurup imzaladığı ve alacaklı kısmına kendi adını yazdıktan sonra ciro ederek diğer sanık Mehmet A. ile birlikte şikayetçi Mehmet’e verdiği, ödeme günü gelmeden önce sanık Çetin’in çeki çaldırdığından bahisle ödemeden men talimatı verdiği, sanıkların bu şekilde fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işledikleri iddia ve kabul olunan somut olayda; sanık Yüksel’in savunmasında, suça konu çeki kendisinin keşide ettiğini, ancak diğer sanık Çetin’i arayıp bilgi verdiğini ve izin aldığını, kendisi alacaklı olarak gösterdikten sonra ciro ederek posta yoluyla şikayetçi Mehmet’e gönderdiğini, amacının çeki kırdırarak nakit para elde etmek olduğunu, ancak para alamadığını, bunun üzerine borcunu ödediğini, araç alım satımı olmadığını, diğer 18.700 TL’lik çekin de aynı şekilde kırdırmak amacıyla şikayetçiye verdiklerini beyan etmesi, sanık Mehmet A.’in de savunmasında, sanık Yüksel’den aldığı 18.700 TL’lik çeki kırdırmak amacıyla gaz dolum tesisi bulunan şikayetçi Mehmet’e verdiğini, 7.000 TL’lik çekten haberi olmadığını, önceki çekten dolayı alacağı bulunan şikayetçi Mehmet’in kendisine para vermediğini, bu durumu da sanık Yüksel’e bildirdiğini ifade etmesi, yine diğer sanık Çetin’in ise 7.000 TL’lik çekin bilgisi ve rızası dışında eski ortağı olan sanık Yüksel tarafından doldurulduğunu, sanık Yüksel’in zararını gidereceğini beyan etmesi ve eski ortağı olması nedeniyle güvendiğini, daha sonra kendisine bir teklifte bulunduğunu, bu nedenle 18.700 TL’lik çeki keşide ettiğini, sanıklar Yüksel ile Mehmet A.’in bu çeki şikayetçi Mehmet’e verdiklerini ancak para alamadıklarını söylemesi, şikayetçi Mehmet’in de sanıklar Yüksel ve Mehmet A.’e araç sattığını, karşılığında sadece 2 adet çek aldığını, bankaya ibrazında ödemeden men yasağı bulunduğunu iddia etmesi , mahkemece şikayetçi Mehmet’in oto galeri işi yaptığı belirtilmiş ise de dosya kapsamından bu hususun anlaşılmaması karşısında ; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından ; öncelikle şikayetçi Mehmet’in oto galerisi olup olmadığının, oto alım satım işi yapıp yapmadığının tespiti, sanıklar M. A. ve Yüksel’in beyanlarında ismi geçen E. O., S. E. ve M. K.’un tanık olarak dinlenmeleri ve şikayetçi Mehmet’in çek kırdırıp kırdırmadığının tespiti ile suça konu çeklerin şikayetçiye hangi amaçla verildiğinin net bir şekilde açıklığa kavuşturulması, çeklerin akıbeti sorularak icra takibine konu olması durumunda icra dosyalarının getirtilip incelenmesi, ayrıca dosya içerisinde mevcut alacaklısı O.. P.., borçluları sanıklar Yüksel ve Mehmet A.in olduğu 24.500 TL’lik senedin hangi borçtan kaynaklandığının taraflara açıklattırılması, şayet sanıklar nakit para elde etmek amacıyla suça konu çekleri vermişler ise nitelikli dolandırıcılık suçu bakımından teşebbüs hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması, yine araç alımı karşılığında çeklerin verildiği kabul edilse bile aracın devrinin sanıklara verilmediği anlaşıldığından aracı fiilen ellerine geçirip geçirmediklerinin tespiti ve yine teşebbüs hükümlerinin tartışılması, farklı zamanlarda iki adet çek verildiği iddiasına rağmen mahkemece sadece bir adet çek açısından değerlendirme yapılması nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının da tartışılması, sanık Yüksel’in çekin bedelini ödediği iddiasının araştırılarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.