Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2577 E. 2014/14338 K. 10.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2577
KARAR NO : 2014/14338
KARAR TARİHİ : 10.09.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/290016
MAHKEMESİ : İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 13/05/2010
NUMARASI : 2010/72 (E) ve 2010/216 (K)
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının,kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma,bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir.Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Katılanın ticaretle uğraştığı ve 2007 yılında paraya ihtiyacının olduğu, bankalardan kredi alamayınca faizle para verdiğini tespit ettiği sanıktan borç para istediği ve 60.000 TL nakit para aldığı, bunun karşılığında sanığa birisi 130.000 TL bedelli, diğeri 120.000 TL bedelli olan iki adet senedi, kendisine aracı olan İ..A.. ile birlikte imzalayarak verdiği, ayrıca sanığın gayrimenkul ipoteği istemesi üzerine Beşiktaş 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğünde 8.. pafta, 1.. ada, 2 parselde 13 numaralı bağımsız bölüm olarak katılan adına tapuya kayıtlı apartman dairesine, sanık lehine Beşiktaş 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğünün 14/03/2007 tarih ve 2281 yevmiye numaralı resmi senediyle 250.000 TL limitli ipotek konulduğu, borcun ödenmemesi üzerine sanığın avukatı aracılığıyla İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2009/2791 E. sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi takip talebinde bulunduğu, takibe dayanak olan ipotek belgesinin arkasında bulunan müştekinin adres kısmını kapatıp fotokopi çektirerek, icra dairesine verdiği, böylece katılanın gerçek adresinin icra memurunca görülmesini önlediği ve istediği adrese, Tebligat Kanununun 35. maddesi gereğince tebligatı yaptırarak katılanın haberi olmadan takibi kesinleştirmek suretiyle resmi belgede sahtecilik ve icra müdürlüğünü aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda,
İpoteğin paraya çevrilmesi için başlatılan icra takibi için ibraz edilen ipotek tesisine ilişkin resmi senet fotokopisinin katılanın adresinin bulunduğu kısım kapatılarak fotokopi çekilip, boşluk olarak görünen kısma “Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kaşesi ve aslının aynı olduğu tasdik olunur yazı işleri müdürü S..E..” onayı konulduğunun anlaşılması karşısında, söz konusu icra dosyasının getirtilerek ibraz edilen belgedeki belirtilen onay kısmının gerçek ya da fotokopi olup olmadığı, gerçek ise kim tarafından yapılmış olduğu tespit edilip, icra işlemini yapan görevlinin beyanı alınarak belgeyi ibraz edenin kim olduğu, söz konusu onayı kendisinin yapıp yapmadığı hususlarının sorulup, belge üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak elde edilecek sonuç ve diğer deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde beraatına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.