Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2013/2522 E. 2014/18730 K. 12.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/2522
KARAR NO : 2014/18730
KARAR TARİHİ : 12.11.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/64467
MAHKEMESİ : İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/06/2010
NUMARASI : 2009/304 (E) ve 2010/159 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, katılanın yetkili temsilcisi olduğu T. Bilgisayar Tük. Malz. San. Tic. Ltd. Şti.nden satın aldığı bilgisayar ve bilgisayar malzemeleri karşılığında, Y. ve K. Bankası A.Ş Fethiye Şubesinden verilen, keşidecisi O. E. olan, 15.07.2006 keşide günlü 11.750 TL bedelli çeki ciro ederek katılana verdiği, çek bedelinin tahsili için bankaya ibraz edildiğinde keşideci tarafından ödemeden men talimatı verildiği ve çek hesabı sahibi O. E.’ın rızası dışında elinden çıkan suça konu boş çeki bir şekilde ele geçiren sanığın sahte olarak bir başkasına doldurtturup sonra ciro ettiği, keşideci adına atılan imzanın çekte keşideci olarak gözüken O. E. ve sanığa ait olmadığının, çek arkasındaki birinci ciranta imzasının sanığa ait olduğunun 29.06.2009 tarihli bilirkişi raporuyla tespit edildiği olayda,
1-Nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde: Katılanın soruşturma aşamasındaki ifadesinde, sanığın satın aldığı bilgisayarları teslim almasından uzun bir süre sonra suça konu çekin verildiğini beyan etmesi karşısında, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/03/1998 gün ve 6/ 8 – 69 sayılı kararında açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde, zarar veya borç kandırıcı nitelikte davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı gerekçesiyle sanığın 223/2-a gereğince beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
2-Resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde:
Gerçeğin kuşkuya meydan verilmeyecek şekilde açığa çıkarılması bakımından, sanığın savunmasında suça konu çeki oğlu A. T.’ın çek sahibi O. E.’dan yapmış olduğu iş karşılığında aldığını iddia etmesi karşısında, A. T.’ın konuyla ilgili tanık olarak beyanının alınması, varsa O. E. ile aralarındaki ticari ilişkiye dair bilgi ve belgelerin temin edilmesi, A.T.’ın imza örneklerinin alınarak çekteki imza ve yazılar ile karşılaştırma yapılması, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.