YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/24911
KARAR NO : 2015/26395
KARAR TARİHİ : 08.06.2015
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Müştekinin eşiyle olan problemlerinden dolayı medyumla görüşmek ihtiyacı hissettiği ve bu sebeple medyumluk yaptığını öğrendiği sanıkla görüştükleri, müştekinin sanığa evliliği ile ilgili sorunlarını anlattığında, sanığın, kendisine yapacağı bazı işlerden sonra, eşinin kendisine tüm gerçekleri açıklayacağı sözünü verdiği, ancak tüm bunları yapabilmesi için Lübnan’daki hocasına sorması lazım gelen hususların olduğunu, bunun için de 1.500 TL para gerektiğini belirttiği, müştekinin parasının olmadığını söylediğinde ise “bir hafta sonra eşinin itiraf etmesine değmez mi?” diyerek müştekiyi zorladığı, müştekinin de bunun üzerine parayı bulup ertesi gün aynı yerde sanıkla buluşarak paranın tamamını sanığa teslim ettiği, iki gün sonra tekrar buluştuklarında, sanığın, bir tütsü yakıp beyaz kağıdı onun üzerinde gezdirdiği, bu arada kağıdın üzerinde “senin hayatın çok kötü, her şey düzelir, ama sende çok kötü şeyler var, büyü gibi, nazar gibi şeyler, hayatın felaket olacak” diye yazılar belirdiği, bunu gören müştekinin korktuğu ve müştekinin bu korkusunu gören sanığın ısrarla bunları düzeltmek için 2.500 TL para istediği, bu parayı kendisinin istemediğini, Allah vergisini kötüye kullanmadığını söyleyip Kuran-ı Kerim üzerine yemin ettiği, hatta bu parayı vermediği taktirde eski verdiği 1.500TL’nin de yanacağını söylediği, çaresizlik içinde kalan müştekinin bu parayı da bulup getirip sanığa teslim ettiği, üç gün sonra tekrardan müştekiyi çağırıp şüphelinin 100 gram altın bulması gerektiğini, çünkü müştekinin eşinin güçlü olduğunu, bu altınların 40 gün kilisede kalacağını ve sonra geri vereceğini belirtince müştekinin bunu kabul etmediği fakat sanığın ünlülerin programlarına çıkan birisi olduğunu belirterek kendisine güvenmesini, aksi taktirde vermiş olduğu 4.000TL’nin yanacağını söyleyince müştekinin daha önce vermiş olduğu paraları da düşünerek bu kez 100 gram altın bulup sanığa verdiği, daha sonra yine sanığın altın istemesi üzerine, müştekinin buna kızarak parasını ve altınlarını vermesini istediği, sanığın ayni hilelerine bu şekilde sürekli devam ettikten sonra ortadan kaybolduğu, böylece dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
Sanığa yüklenen eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenen “Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı yönünden sanıkların kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 08/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.